Tunus’ta faaliyet gösteren Nahda Hareketi’nin kurucu lideri Raşid el-Gannuşi, İstanbul’da yaptığı bir konuşmada yine önemli tesbitlere imza atmış. ‘Nahda Hareketi Partisi’ ya da ‘Ennahda,’ (Yeniden Doğuş Partisi) olarak da bilinen bu siyasî parti Tunus için önemli olduğu kadar başka ülkelerin de dikkatle takip ettiği bir siyasî harekettir.
İşte bu hareketin kurucusu olan Raşid Gannuşi, İslâm dünyasında fazla alışık olunmayan, ama özünde çok doğru tesbitler yaparak bazı itirazcıların anlayışını sarsıyor. Kuzey Afrika’da bir Arap İslâm ülkesi olan Tunus’un önde gelen siyasî simalarından olan Raşid Gannuşi bir defasında “Biz kendimizi ‘demokrat Müslüman’ olarak nitelendiriyoruz” demiş ve Türkiye’deki bazı anlayışları sarsmıştı. (Neesma Televizyonu’nun yaptığı ve http://www.haberiyat.com’da yayınlanan röportaj. Erişim: 4 Ağustos 2017)
Gannuşi, Arap dünyasındaki çalkantıları değerlendirdiği bir tesbitinde de şöyle demişti: “Ben Arap dünyasında demokrasinin geleceği açısından ümitvârım. Arap halkları demokratik dönüşüm için çok bedeller ödediler, ama öyle görünüyor ki daha ödenecek bedeller de var.” (Yeni Asya’daki yazımız, 7 Aralık 2016)
Üsküdar Belediyesi Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Yedi Hilâl Uluslarüstü İstanbul Konuşmaları”na katılan Tunus Nahda Hareketi Lideri Raşid el-Gannuşi, burada yaptığı konuşmada da özellikle adalet vurgusu yapıp şöyle demiş:
‘’İslâm bütün beşeriyete şunu demektedir: Sizin adalet ve hakkın dışında üzerinizde emeği olacak hiçbir güç yoktur. Bugünkü İslâm dünyası, özellikle hürriyet anlamında ciddî sıkıntılar yaşamaktadır. Bugün İslâm
dünyasında ve bütün dünyada yaşadığımız özellikle insanların hürriyetleri üzerinde kurulan ambargolar İslâm dininin, Allah’ın dini ile nasıl problemsiz bir şekilde idare edileceğini bize öğretecek olan dindir. İslâm dini şûrâyı merkezine alan bir din olarak ortaya çıkmış. Bazı Müslümanlar demokrasi inancının bir ithal ürün olduğunu, İslâm’da yeri olmadığını söylemektedir. Demokrasi, bütün halkların kardeşliğini ve eşitliğini hedefleyen bir sistem. (...) Şimdi İslâm dininin bu esaslara aykırı bir görüş olduğunu savunabilir miyiz? Hayır. İslâm dini adaleti emretmiştir. Bizi adaletle hükmetmeye emreden Allah, bu adaletin nasıl tecelli ettirileceği, hangi metodun kurulacağı hususunda ciddî bir özgürlük bahşetmiştir. (...) Bugün bize demokrasinin haram olduğunu savunanlar, aynı zamanda diktatörlüğün helâl olduğunu da savunmakta olduklarının farkındalar mı? Gerçek haram olan, zulüm ve diktatörlüktür.’’
‘’Cihad anlayışımız, bizim başkalarını zorla İslâm’a sokmak anlamında değil’’ diyen Gannuşi sözlerini şöyle tamamlamış: ‘Cihad edilecekse işgale karşı ve din ve vicdan hürriyetine, ibadet hürriyetine karşı [bunlara engel olanlara karşı] yapılmalıdır. Gerçekten cihad etmek istiyorsanız aklınızı kullanın ve aklınızla dünyada Müslümanlar adına cihad edin. (...) İslâm ümmetinin sıkıntılarını, İslâm ümmetinin problemlerini çözmeye yönelik işler yapın.’’ (AA, 21 Ekim 2017)
Adaleti emreden İslâm dinini, adaleti temin için vesile ve vasıta olan demokrasiye karşıymış gibi gösteren ve milletin pek çok hakkını kaybetmesine yol açan bilhassa ülkemizdeki safdiller acaba bir gram pişmanlık duyacaklar mı?
Duâ edelim de bazıları hiç değilse Gannuşi’nin ikazından sonra uyansın...