Suriye’nin Halep şehrinde yaşananları tarif etmek bile zorlaştı.
Bir şehir, insanların ve insanlığın gözü önünde ölüme mahkûm edilmiş durumda. Halep’teki durum her saat başı değişse de değişmeyen bir şey var: Çoğunlukla mâsumlar ve mazlûmlar ölüyor.
Savaşlarda en önce hakikatlerin, gerçeklerin öldüğü söylenir. Halep’ten gelen haberlerin ne ölçüde doğru olduğunu teyid edecek bir merci bile kalmadı. Şehir baştan sona yıkılmış durumda. Aylardır yardım konvoyları şehre giremediği gibi hasta ve yaralıları tedavi edecek doktor ve hastane de kalmamış durumda. Bu tablo karşısında kim kendini kazanmış sayabilir? Kimin kazandığı noktasında ihtilâf olsa da kaybedenlerin Halepliler olduğu her halde tartışma götürmez.
Suriye Geçici Hükümetininde Savunma Bakanlığı da yapmış olan eski Tarım Bakanı Esead Mustafa, yaptığı açıklamada, dünyanın Halep’te yaşananlara gözlerini kapamasını kınamış. Dünyanın zaman kaybetmeden Suriye için adım atmasının önem taşıdığını hatırlatan Esead Mustafa, Halep’in büyük bir mezarlığa döndüğünü belirtmiş ve “Oradaki çocukları, kadınları, yaşlıları enkaz altında ölüme terk edemeyiz. Dostlarımızdan, kardeşlerimizden, özellikle de içinde insanlık olanlardan Halep’i kurtarmak için adım atmalarını istiyoruz. Bu adım için de bugün yarın son gün” demiş. (AA, 15 Aralık 2016)
İki nokta çok önemli. Birincisi, Halep özelinde Suriye için atılacak müsbet adımlar için artık vakit kalmadı. Her geçen gün mâsumlar ve mazlûmlar için kayıp demek. Geçtiğimiz aylarda BM’nin öncülüğünde ateşkes anlaşmaları yapılmış ve dünya Suriye’de savaşın sona ereceği umuduna kapılmıştı. Maalesef o günkü adımlar da neticesiz kaldı. Keşke ateşkes sağlanabilmiş olsaydı ve binlerce kişi daha ölmeseydi. Savaşın devam ettiği her gün, yeni ölümler anlamına geldiği için geç kalınmış olsa da hemen ateşkes sağlanmasında fayda var.
İkinci ve belki de en önemli husus, Suriye’nin eski bakanlarından Esead Mustafa’nın işaret ettiği “İçinde insanlık olanlardan Halep’i kurtarmak için adım atmalarını istiyoruz” çağrısıdır. Mesele burada düğümleniyor: Hangi dünya görüşüne mensup olursa olsun, içinde ‘insanlık’ olanların savaşa, kıyıma, zulme itiraz etmesi. Hadiseye böyle bakmayıp ‘siz, biz’ diye bakanların devam eden savaşı durdurması kolay olmaz.
Bakınız, gazete ve sosyal medyaya da yansıdığı üzere farklı dil, farklı din ve farklı milletlere mensup insanlar Halep için harekete geçebiliyor. Avrupa’daki bir insan, cep telefonundan Halep’i anlatan bir filmi/ haberi/ çağrıyı açıp Rusya büyüelçiliğinin güvenlik kamerasına tutmuş. Dünyanın bir ucundaki kişiye bu hareketi yaptıran nedir? İnsan olma ortak paydası değil mi? Başka konularda da olduğu üzere biz içinde insanlık taşıyanları harekete geçirebilirsek Halep’e de Suriye’ye de barış gelir.
Elbette mesele orada da bitmez: Aynı şekilde içinde insanlık olanlar bir araya gelir, ortak ses çıkarır ve dünyayı idare edenler de milletin imkânlarını silâhlara harcamaktan vazgeçer.
Her konuda ‘içinde insanlık olanlar’ı harekete geçirmek gerekecek. Evet, her konuda...