Görünüşte ‘çok mühim iş’lerle meşgul olduğumuz için, ailelerin parçalanması ve neticede ortaya çıkan vahim durumdan haberimiz olmuyor. Meselâ, rakamların ortaya koyduğu gerçeklere göre son 10 yılda boşanmalar arttı, buna karşılık evlilikler geriledi.
Peki, bu tablo, bu durum normal kabul edilebilir mi? Farzedilsin ki ekonomi iyi, ihracat arttı, yerli otomobil de ürettik; ama ailemiz dağıldı, evlenenlerin sayısı düştü, toplumda huzur kalmadı. Kâr etmiş mi oluruz? İyiye gitmiş mi oluruz? Çağ atlamış mı oluruz?
Tam aksine... Hem devlet hem de millet olarak maddî anlamda ne kadar zengin olursak olalım; sağlam temellere oturan bir aile yapımız ve manevî dünyamız yoksa huzur ve mutluluk bize uzak düşer. Bu noktada örnek isteyen, dünyanın en zengin ülkelerine bakabilir. Evet, zenginler, uzaya bile çıkmışlar; ama dağılan aileye, yıkılan ‘ev’lere, ümidini kaybeden insanlara karşı çaresizler.
Çok şükür, ülkemizdeki tablo bu kadar vahim değil. Fakat gidiş o yönde. Eğer şimdiden gerekli tedbirleri almazsak, durum iyice işin içinden çıkılmaz bir hal alabilir.
Hadise, rakamların dilinden şöyle özetlenebilir: Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2005’te 95 bin 895 olan boşanan çift sayısı 10 yılda yaklaşık yüzde 36 artışla 2014’te 130 bin 913’e yükselmiş. 2005 yılında 641 bin 241 evlilik gerçekleşirken bu rakam geçen yıl yüzde 6 azalarak 599 bin 704’e gerilemiş. Boşanan çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 4,5 artmış. Ortalama ilk evlenme yaşı, 2014 yılında erkekler için 26,9, kadınlar için 23,7 olmuş. 2005’te 641 bin 241 olan evlenen çift sayısı 2014’te 599 bine gerilemiş. 2005’ten bu yana 2013 yıl sonu itibarıyla 1 milyon 115 bin 656 çift boşanmış.
Dikkat edilsin, evlenen değil; boşanan çiftlerin sayısı 10 yılda yaklaşık yüzde 36 artmış. Evlenenlerin sayısı her geçen yıl azalmaya devam ediyor. Bu arada, evlilik yaşı da yükseliyor. Geçen yıllarda yaygın olan; “Oğlumuz askerden gelir, evlenir” düşüncesi de artık unutulmuş. Evliliği teşvik etmek gerekirken, görenek belâsıyla bu tam tersine dönmüş; zorlaştıkça zorlanır olmuş durumda.
Elbette evlenmiş olmak için evlenilmez, ama bu noktada gençlere mutlak surette yardımcı olmak icap eder. Sırf bu iş için kurulan dernekler ve vakıflar var, ama sayısı yeterli değil. Anlayışların, kanaatlerin ve değerlendirmelerin değişmesinde fayda var. Uygun eş seçiminin önemini anlatacak değiliz. Bu meseleyi işin ehli olanlara havale edip, evliliği zorlaştıran sisteme itiraz ettiğimizi ifade edebiliriz. Evlilik zorlaştıkça ne gibi hataların ve yanlışların yapıldığını, gençlerin hangi badirelere sürüklendiğini de sayacak değiliz.
Türkiye’yi idare edenler, bu noktada da büyük bir sorumluluk altındadırlar. Elbette sadece maddî kolaylıklarla evlilikler çoğalmaz. Maddî kolaylıkların yanı sıra, insanların manevî yönden teşvik edilmesi icap eder. Daha da önemlisi, evliliklerin boşanma ile son bulmamasını engellemektir. Mevcut durumdaki müstehcen yayınlar, televizyon ve internet dünyasındaki bakış açısı evliliklerin en büyük düşmanıdır. Müstehcen yayınlara ve reklâmlara dur demedikten sonra evlilikleri kurtarmak kolay olmayacağı gibi, gençlerin evlenmeleri de teşvik edilmiş olmaz.
Sağlam aile ve sağlam cemiyet için; manevî temelleri sağlam evliliklerin kurulması teşvik edilmeli. Bu gayret, duâ ile de desteklenirse inşallah boşanmalar azalır ve ‘mutlu yuva’ların sayısı çığ gibi artar. Temennimiz, duâmız ve umudumuz; boşanmaların azalması, evliliklerin çoğalmasında...