Yerinde kullanılması halinde çok iyi hizmetlere vesile olan internet nimeti, ekseriyetle kötülüklere alet edildiği için; çocukları, gençleri, aileleri ve bir bütün olarak cemiyeti tehdit eder hale geldi.
Uzmanların ortaya koyduğu tabloya bakılırsa, durum vahim...
Her geçen gün kötülükleri iyiliklerini gölgeleyen internet ile ilgili olarak yapılan bir değerlendirme gerçekten sarsıcı. Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci, internetin, uyuşturucu satışı, terörü, çetesi her türlü riskiyle kontrol edilmesi gereken “evin içindeki açık bir alan” gibi olduğunu söylemiş. (AA, 4 Mayıs 2015)
Sosyal hayatla ilgili bazı problemlerin küçük yaşlarda başladığını, bu nedenle ailelerin ve okullarda çocuklarla ilgilenen herkesin daha dikkatli davranması gerektiğini söyleyen Semerci, “İnternetin küçük yaştaki çocuklarla tanıştırılmaması gerekir. Çocukların eğitimi için gerekiyorsa ailenin ya da büyüklerinin olduğu bir ortamda, herkesin ulaşabildiği bir yerde internet bağlantısı olmalı” demiş.
Semerci’nin şu ikâzı dikkat edilecekler listesinin başında bulunmalı: “İnternet, evin içine aldığımız açık bir sokaktır. Çocuk sokağa çıktığında ‘yabancılarla konuşma’, ‘birisi seni bilmediğin bir yere davet ederse gitme’ gibi tembihlerde bulunuruz. Aynı şey internet için de geçerli.”
Bu dert hepimizin... Geçen yıllarda en büyük tehdit ve tehlike televizyondu. O da izinsiz olarak evlerimize, odalarımıza girip ‘baş köşe’de yerini almıştı. Neyse ki zamanla tesiri kırıldı, TV izlemek ‘moda’ olmaktan çıktı. Fakat bu defa daha tehlikeli, sadece evlerimize, odalarımıza geğil; ceplerimize giren bir davetsiz misafir var: İnternet... Elbette TV’nin zararlarından tamamen uzak kalmak mümkün olmadığı gibi, interneti de kapı dışarı edemeyiz. Bir şekilde evimize, cebimize giriyor. O halde, zararlarını azaltıcı gayretler ortaya koymak durumundayız.
Prof. Dr. Semerci’nin “İnternet, evin içine aldığımız açık bir sokaktır” tesbitini görmek ve ona göre tavır almak icap eder. Hangi anne baba, bilhassa küçük yaştaki çocuklarını endişe duymadan sokağa gönderebilir? Peki, sokağa gönderirken kılı kırk yaran ebeveynler olarak bizler, aynı hassasiyeti ‘evimizin içinden geçen sokak’ olarak tarif edilen internete karşı gösteriyor muyuz?
Türkiye’de bir nesil, televizyonun eğiticiliği eşliğinde büyüdü. Reklam filmlerinin müzikleri eşliğinde çocuklara yemek yediren ve TV’yi bir ‘çocuk bakıcısı’ gibi gören aileler olmadı mı? Benzer bir hata, internet imkânı tanınmış ‘akıllı telefon’lar ile yapılıyor. “Çocuğum sussun, beni rahat bıraksın, ağlamasın da ne yeparsa yapsın” tavrının ağır faturaları olur ve bu faturayı hep birlikte öderiz.
İnternetin güzel bir imkân olduğu ve bundan en uygun şekilde istifade etmek gerektiği aşikârdır. Bununla birlikte kontrolsüz ve her köşe başında ‘tuzak’ların bulunduğu bir caddedir. Bu ‘cadde’ye çıkmak durumundayız, ancak tehlikelerinin farkında olarak...
Tabii ki sadece çocuklarımız değil, biz de tehdit altındayız. Belki de onları koruyabilmek için önce kendimizin tehlikelerle yüz yüze olduğumuzu görmeliyiz.
Ne pahasına olursa olsun, evlerimizi internet dünyasının insafına bırakmamalıyız. Fiili ve sözlü dualarımız bunun için olsun...