Türkiye’de kamuoyu arabalardan ‘cam filmi’nin sökülüp sökülmemesini tartışıyor, ama asıl meseleleri unutuyoruz.
Ucu cebimize dokunan ekonomik kararlar kadar hatta onlardan daha fazla neticesi eğitime, ahlâka, kültüre dokunan kararları da konuşmadığımız sürece yol almamız mümkün değil.
Biliyorsunuz, bir gün kalktık ve siyasî bir beyanla liseye giriş sisteminin değişmesi gerektiğini duyduk. İkinci gün sistem değişti. Ücüncü gün güya yeni bir sistem ortaya konuldu. Dördüncü gün ‘nitelikli okul olur mu olmaz mı?’yı tartışıyor. Beşinci gün ne konuşacağımız bile belli değil.
Eğitim gibi çok önemli bir konuda sabah erken kalkanın karar aldığı bir ülke olmak iyi midir? İyi kötü eğitim konusunda da programlar, şûrâlar, toplantılar yapılıyor. Bu meseleler böyle toplantılarda konuşulup tartışılması gerekmez mi? Erken kalkanın dediğinin olduğu bir sistemde kaliteli eğitim mümkün olur mu? Madem eğitim şûrâlarında alınan kararlar hayata geçirilmeyecek, böyle toplantılar niçin tertip edilir? Enine boyuna konuşup tartışmadan yıl ortasında sistem değişikliği yapılır mı? Bunu izah edebilecek bir uzman, bir siyasetçi, bir ehil kişi var mı? “Ben dedim, ben istedim, böyle olsun” tarvı değil Türkiye’ye hiçbir yere bir şey kazandırmaz.
TEOG, YGS ve LYS imtihanlarında yapılan değişiklikler binlerce kitabının ortada kalmasına, daha doğrusu hükmen ‘çöp’e atılmasına sebep oldu. 200’e yakın yayınevinin elinde kalan kitapların sebep olduğu zararın milyarlarca lira ile ifade edildiği belirtiliyor. Baştan sona israf. Böyle bir değişiklik yapılacaksa en az bir yıl önce ilân edilse ve bir geçiş süresi tayin edilse kıyamet mi kopardı? Yeni sistemin gelmesiyle eğitimdeki sıkıntılar bir ayda, bir yılda sona mı erecek ki bu kadar acele hareket edildi?
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, “Sınavlarla ilgili geçen yıl ve bu yıl üretilmiş kitapların yaklaşık 30 milyonu TEOG, 70 milyonu da YGS ve LYS kitapları. Bunların kaldırılmasıyla beraber şu anda 100 milyona yakın kitabı yayıncılar ne yapacağını bilemiyor. Kitapta kullandığımız kâğıdı ithal ediyoruz. Sadece kâğıdın ithalat bedeli 100 milyon dolar civarında. İçeriği ve diğer masraflarıyla beraber ciddî bir rakamla karşı karşıyayız. Sektörü 2 milyar liralık bir ciro kaybı bekliyor. Bazı yayıncı arkadaşlarımız kapakları değiştiriyorlar. Bu ne kadar doğru ya da yanlış ayrı mesele. Kitaplar eğer kullanılamazsa maalesef geri dönüşüme gidecek” demiş. (www.ntv.com.tr, 8 Kasım 2017)
Türkiye’yi idare edenler bir iş yapacakları zaman ‘ince eleyip sık dokuma’yı acaba ne zaman akıllarına getirecek? Böyle bir değişiklik talebi kimden geldi? Devam eden sistemin elbette mahzurları vardı, ama bunu değiştirmek bir günlük kararla mı olur? Velilerde ya da eğitim camiasında böyle bir talep var mıydı? TEOG sistemi değişsin diyen kaç uzman açıklaması duyduk?
Elbette yeni sistemler gelebilir, ama bu bir günlük, bir gecelik ve bir kişilik kararlarla olmaz. Ehil olanlar bir araya gelir, konuşulur, tartışılır ve iyi olanda karar kılınır. Sonra belli bir geçiş süresi tayin edilir ve herkes ona göre hazırlığını yapar. Yıl ortasında böyle değişikliklerin yapılması eğitim sistemini iyice tartışmalı hale getirir ve getirdi.
Lütfen, bilenler, ehiller, uzmanlar dinlensin ve gereği yapılsın. İşi ehil olana vermek kuralı da bunu icap ettirmez mi?