Yapılan yanlışlara yerinde ve zamanında haklı itirazlar ve ikazlar yapılmazsa hatalar zincirleme olarak devam eder. İdareciler, yaptıkları işlere itiraz edilmesini arzu etmez, ama haklı itirazlar onların da menfaatleri içindir.
Bilhassa OHAL’in ilanından sonra Kanun Hükmünde Kararnamelerle yapılan bazı icraatların uzun dönemde Türkiye’nin menfaatine olmadığı anlaşılıyor. Şimdi ve hemen yapılması gereken itirazlar yapılmazsa sonradan çıkması muhtemel ekonomik faturaları yine hep birlikte ödemek durumunda kalırız.
OHAL’in ilân edildiği ilk günlerde dile getirilmeyen bazı endişeler artık iktidarı destekleyenler tarafından da gündeme taşınıyor. Çok misaller var, bazılarını hatırlamak faydalı olabilir.
Ahmet Taşgetiren ilgili yazının bir yerinde şöyle demiş: “Şimdi diyelim, ‘mallara el koyma’ kararları patır patır veriliyor. Bilmiyorum MÜSİAD’çı dostlarım ne düşünüyordur, dileyelim bir daha 28 Şubat’lar gelmesin, o zaman ‘Yeşil sermaye’ falan gibi ürkek–çekingen tanımlamalar yapmakla yetinmeyip, ‘Tehlike’ ilân ettikleri alanlarla iltisaklı tüm dünyanın üzerine karabasan gibi çökebilirler ve ‘Ak Parti de böyle yapmıştı’yı gerekçe olarak kullanabilirler. Ak Parti bu kaygıyı taşımıyor olabilir, ama ben söyleyeyim, bakın, muhafazakâr camiada birçok kamu görevlisi, adı herhangi bir listede yer almasın diye, mesela dini bir mecmuaya abone olmaktan çekinme refleksleri gösteriyor. Demek onlar, Ak Parti icraatından yola çıkıp refleks olarak bir başka ihtimali satın alıyorlar. (...) Bence yadırganmamalı bu düşünceler. Allah korusun dünyanın ne halleri var! Burası Türkiye. Bu coğrafya Ortadoğu.” (Star g., 8 Ocak 2017)
Darbe Komisyonu’nun sorularına 9 sayfalık cevap veren 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de benzer tehliye dikkat çekmiş. Gül’ün tesbiti şöyle: “(...) Gelirlerinin ve sermayelerinin teşekkülünü meşru dayanaklarla temellendirebilen, ticari ve sınai faaliyetleri tamamen göz önünde olan kişilere ve ailelere ait şirketlere, mallara el konulmasını gerek FETÖ/PDY ile mücadelenin başarısı gerek ülkemiz ekonomisi bakımından yaratacağı kısa ve uzun dönemli mahsurlar açısından doğru bulmadığımı da belirtmek isterim. Bu ayrım gözetilmeksizin yürütülecek adli soruşturmalar, ileride ülkemiz açısından çok daha büyük hukuki ve ekonomik sorunlara yol açabileceği cihetle, bu hususa özellikle adli makamlarımız tarafından dikkat edilmesi gerektiği kanaatindeyim.” (www.haberturk.com, erişim: 4 Ocak 2017)
“İleride ülkemiz açısından çok daha büyük hukuki ve ekonomik sorunlara yol açabileceği cihetle” notunu düşen şimdiki iktidar partisinin oylarıyla seçilmiş 11. Cumhurbaşkanı. Aynı şekilde “Bugün yapılanları örnek gösterip yarın, 28 Şubat sürecinde olduğu gibi bugünkü iktidara yakın zenginlerin mallarına çökebilirler” anlamına gelecek ikazlarda bulunan gazeteci yazar hakkında ‘muhalif’ diyebilen çıkar mı? “Yarın belki önüme koyarlar, bedel ödetirler” diye düşünen mütedeyyin bir yönecinin endişesini kim teskin edecek?
Yanlışı kim yaparsa yapsın yanlıştır. Apaçık yanlışlara destek olmak, haklı ikazlara kulak tıkamak doğru değildir. Türkiye’yi idare edenler ‘içeriden, arkadaşları’ndan gelen bu hatırlatma ve ikazları dikkate alsalar daha iyi olmaz mı?
Unutmayalım, aynı gemideyiz. İnşallah çıkmaz, ama bir fatura çıkarsa millet ödemek durumunda kalır. Duâmız yanlıştan ve hatadan dönülmesi noktasında olsun.