Eğitim konusunda yapılması düşünülen bir faaliyete, bir işe, bir iyiliğe itiraz etmek kimsenin aklına gelmez ve gelmemeli.
Eğitimin iyi ve kalitesi olması hepimizin menfaatine. Zümer Suresinin 9. ayetinin “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” şeklinde olduğunu hatırlamak gerekmez mi?
Bazen eğitim adına öyle hatalar yapılıyor ki insanlar buna karşı çıkmak durumunda kalıyor. Elbette karşı çıkılan ‘eğitim’ değil, eğitim adına yapılan yanlışlıklardır. 28 Şubat sürecinde İHL’lerin önünü kapatmak için bütün meslek liselerinin mahvedilmesi gibi.
Şimdi de belki iyi niyetle yapılan ama iyi neticeler vermeyeceği düşünülen adımlar atılmak üzere. Başbakan Binali Yıldırım, 24 Kasım’da paylaştığı bir Twitter mesajında “Yüzde 50’lerin üzerine çıkmış olan okul öncesi öğretimi mecburi hale getiriyoruz. Öğrenciler 2-3 yaşından itibaren eğitime başlayacak ve okul ortamına alışacak. Bu, eğitim alanında 4+4+4’den sonra yapılacak en büyük reformdur” demiş. (@TC_Basbakan)
Şunu hemen ifade edelim ki eğitim yılını uzatmak, bunu 4+4+4 ya da 8+4 yapmak tek başına eğitim sistemindeki dertleri bertaraf etmek için yeterli değildir. Önemli olan bu yıllarda çocuklarımıza neler öğretildiğidir. Bunun da özü çok iyi hazırlanmış eğitim materyalleri ve kitaplar ile mesleği candan seven ve öğrencilere bir anne/baba şefkatiyle yaklaşabilen öğretmenler yetiştirmektir. Tabii ki buna yorulmak bilmeyen yöneticileri de ilave etmek lazım.
Toptancılık yaparak öğretmenleri ya da eğitim camiasındaki yöneticileri kınayamayız. Her meslekte olduğu gibi işinin ehli olanlar da var ve onlar tebriki hak ediyor. Bunun yanında istemeyerek de olsa bu mesleği tercih etmiş eğitimciler de vardır. Mesele bu sıkıntıları bilip çare arayışını sürdürmektir.
Acaba yapılmak istene reform, gerçek anlamda bir reform mudur? Atılmak istenen bu adıma karşı itiraz sesleri de yükseliyor. Gazeteci yazar Haşmet Babaoğlu (@HasmetBABA) “Bu reform değil, ağır müdahale. Asla zorunluluk getirilemeyecek yaşlar bunlar” derken, TV programcısı Eyüp Gökhan Özekin de (@eyupgokhan) “Sayın @TC_Basbakan’ım. Teşvik edilebilir. Tercih eden aileler de, bu hizmeti verenler de desteklenebilir. Ama zorunluluk halkımıza uymaz” demiş.
Sosyal medyada yazılanlara bakılırsa az sayıda destekçi yanında büyük ekseriyetin bu adıma itiraz ettiği görülüyor. Bazı itirazlar şöyle:
*Başbakanım çocuklarınız büyüdü sanırım ve unuttunuz 2 yaşlarını. Ellerinizdekilerin halleri ortadayken iş mi yani.
*Gelip vitamin talep ediyor anneler. Niye diyorum. Yemek yemeye takatları yokmuş çocukların.
*Bunun ne İslami ne insani ne ahlaki olmadığını biliyor musunuz? Bu hatadan dönmenizi umuyoruz.
*Bu çağda artık zorunlu kelimesi çok az kullanılmalı.
*Eğitimin gerekli olmasıyla zorunlu olması arasında çok fark var.
Şu nokta da önemli değil mi: Böyle bir adım atılması için milletten, velilerden talep geldi mi? Böyle önemli konularda adım atılacağı zaman vatandaşın fikrini de almak icap etmez mi?
Çözüm ve çare bekleyen bunca eğitim problemi varken 2 yaşındaki çocukları hem de ‘mecburi/zorunlu’ olarak okullara taşımak isabetli bir karar olarak görülebilir mi?
Bunları ifade etmekle ‘eğitim’e karşı çıkmış olur muyuz? Tam aksine eğitimde doğru, isabetli işler yapılsın istiyoruz.