Her ne olursa olsun, eğitim sisteminin düzeltilmesi Türkiye’nin öncelikler listesinde en başında yer almalı.
Eğitime ne kadar ehemmiyet versek, bu noktadaki eksiklikleri ne kadar ortadan kaldırsak o kadar yeridir. Aynı zamanda, öğrenciler için de her türlü imkânın seferber edilmesi, burs, bağış ve yardımlarla desteklenmesi gerekir. Çünkü hayat devam ettiği sürece eğitim devam eder ve etmeli. Savaşta da, barışta da, varlıkta da, kıtlıkta da eğitim devam eder ve etmeli.
Millî Eğitim Bakanlığı bu bakımdan hayatî öneme sahiptir. Türkiye’de bir başarı varsa eğitime, başarısızlık varsa da yine doğrudan ya da dolaylı olarak eğitime bağlıdır. Yani, ne kadar eğitim o kadar muvaffakiyet ve memnuniyet söz konusudur.
Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, eğitim sistemine ciddî eleştiriler getirmiş. Eleştirilerinde haklıdır, ancak bakanlıktan beklenen tesbitlerin yanında icraatleri de ortaya koymaktır. Eğitim konusunda bir zirvenin toplanmış olması ve dertlerin dile getirilmiş olması bile başlı başına isabetli bir tercihtir. Benzer toplantıların her fırsatta yapılması ve konuşulanların icra safhasına konulmasını temenni edelim.
Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ‘Eğitim Teknolojileri Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmada bugünkü eğitim modelinin, okul binalarının özelliklerinden sınıfta oturma düzenlerine kadar 19. yüzyılda şekillenmiş bir anlayışın ürünü olduğuna işaret etmiş ve şöyle demiş: “Sanayi devriminin oluşturduğu insan gücü ihtiyacını gidermek, fabrikalara eleman temin etmek üzere örgütlenmiş bir eğitim modelinin aynı anlayışla bugün de yoluna devam etmesi artık çok zor.”
Bakan Avcı, başka güzel şeyler de söylemiş: “Eğitimin geleneksel birikimini ve yöntemlerini muhafaza ederken zamanın ruhuna göre bir güncelleme, yenileme, sizlerin aşina olduğu bir kelimeyle ifade edecek olursak bir formatlamaya gereksinim vardır. Üstelik bir defa güncelleyip uzun süre idare etmemiz de artık mümkün değil. Eğitim süreçlerini ve eğitim ortamlarını, esas cevheri, ana özü koruyarak sürekli bir güncellemenin ve yenilenmenin neredeyse otomatiğe bağlandığı bir dinamizme kavuşturmak gerekiyor. (...) Bilgi ve enformasyon kaynaklarındaki bu hızlı değişim, bizi eğitim kurumlarımızı yeniden tasarlamaya da icbar ediyor. Eğitim materyallerinin olağanüstü çeşitlenmesi, zamanın gerçekleri, yaşanan değişimler, eğitimi tepeden tırnağa yeniden tasarlama zorunluluğunu da beraberinde getiriyor. (...) Biz bakanlık olarak eğitim süreçlerini gözden geçirme zorunluluğunun farkındayız ve bu konuya odaklanmış durumdayız.” (AA, 5 Aralık 2015)
Bakan Avcı, bu çalışmaları yaparken öğretmenler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve sektör temsilcilerinin birikimlerinden istifade ettiklerini de ifade etmiş. Ancak bundan önceki çalışmalar göz önüne alınırsa, ‘uzmanlar’ın teklif ve tavsiyelerinin yeteri kadar dikkate alınmadığı söylenebilir. Bir öğrenci velisi olarak zaman zaman eğitimcilerle sohbet ediyoruz. “Şöyle yapmak lâzım, böyle yapmak lâzım” diye dertleşince, “Bu tavsiyelerinizi üst yöneticilerinize aktarma imkânı yok mu?” diye sorulduğunda, ekseriyetle “Hayır, böyle bir sistem, böyle bir yol yok” diyorlar. Bu da, eğitim sisteminin belkemiği olan öğretmenlerin tavsiyelerinin dikkate alınmadığını akla getiriyor.
Yeni bir eğitim sistemi kurulacaksa velilerin ve öğretmenlerin de tavsiyeleri mutlaka dikkate alınmalıdır. Aksi halde sadece ‘doğru tesbitler’i dile getirmekten öteye gitmemiş oluruz.