03 Şubat 2015, Salı
Ekonomi ve siyaset konusunda, istediklerinde bir haftada, hatta bir günde kanun çıkaran idarecilerimiz; sıra eğitime gelince işi yavaştan alıyorlar.
Görebildiğimiz kadarıyla ülkemizin bir eğitim problemi olduğunu inkâr eden yok, ama ciddî çare arayışları da görülmüyor.
New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk R. Şirin, eğitim sistemimizdeki arızalara dikkat çeken açıklamalar yapmış. “Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar büyük bir sistem merkezden tek bir kişinin emir komutasıyla yürümez” diyen Doç. Dr. Şirin, Türkiye’deki öğretmenlerin, dünyada, kendilerine en az danışılan öğretmenler olduğunu da söylemiş. Türkiye nazarında, “eğitim kenara itilmiş bir mesele”dir diyen Şirin’in bazı tesbitleri şöyle:
- 21. Yüzyıl ekonomisi dediğimiz, bu yeni ekonomi inovasyona dayanıyor. Ortada olmayan bir şeyi tahayyül ediyor, bir değer ortaya koyuyorsunuz, bu değer bir katma değer üretiyor. (...) Bunu da ölçen bir test var elimizde, PISA’nın (...) testi. Türkiye’de bu testte başarılı olan çocukların oranı 2,2. Bir toplumda zaten yüzde 5’lik bir ileri zekâlı çocuk var. Biz bu grubu 15 yaşına gelene kadar 2,2’ye indiriyoruz. Böyle bir eğitim sistemimiz var. Bakın bu oran İsrail’de 8,8, OECD ortalaması yüzde 12, Güney Kore’de yüzde 28. Yüzde 2,2’si problem çözen bir toplum olarak 21. Yüzyıla giriyoruz. Tabii ki burada bir icat, inovasyon, patent olmaz. Çünkü çocukların hayal gücünü kısıtlıyoruz, çocuklara eleştirel düşünmeyi yasaklıyoruz ve onların bilgiye özgürce ulaşmasının önüne engeller koyuyoruz.
- Türkiye eğitiminin birinci sorunu reform yapmayı beceremiyor olmamızdır. Biz bir sabah kalkıyoruz ve şöyle yaparsak eğitim çok iyi olacak, diyoruz. Bu fikre nereden vardığınız çok önemli değil. Ertesi sabah uyanıyorsunuz, ‘Hayır öyle değil, böyle’ diyerek tam tersini uyguluyorsunuz. 66 aylık çocukların okula zorla başlatılması böyle bir ’reformdu’. Aynı şekilde testlerle de oynuyoruz. Bütün dünyada reform denince akla gelen ilk sektör eğitimdir. Okulun işlevi çocukları geleceğe, hayata hazırlamaktır. Hayat sürekli değiştiği için, eğitimin de sürekli değişmesi gerek. Sıkıntı bu reformun nasıl yapılacağı konusunda.
- Türkiye’de reform sistematik şekilde veriye dayanarak yapılmıyor. Veriye dayandırılsaydı önce velilerden, öğretmen, öğrenci ve uzmanlardan fikirler alınır, bu fikirler belli bir olgunluğa geldikten sonra pilot uygulamayla test edilirdi. (...) Şu an bir karar veriliyor Ankara’dan, bütün ülkeye yayılıyor. PISA’da MEB’in kendi verisi diyor ki bizim öğretmen ve müdürlerimiz dünyada en az kendilerine danışılanlardır.
- Türkiye’de var olan testlerin hemen tamamı bilgi ölçüyor. Bilgi ve içeriğe dayalı uzmanlık devri bitti. Google’da bulacağınız hiçbir şeyi ezberlemenize gerek yok. Bu çağda, analiz yeteneği olan, hayal gücü, vizyon becerisi olan ve eleştirel düşünebilen kişilere bilgili diyoruz. (...) Bir öğretmen olarak şunu biliyorum, çocuk o testte çok başarılı olsa da iki hafta sonra hepsini unutuyor. Peki dünya ne yapıyor? Bu tür bilgileri değil, farklı bilgileri bir araya getirme, sentez yapma, bu bilgilerden yola çıkarak problem çözme, olaylara farklı çözümlemeler getirme yeteneğinizi ölçüyor. Dünyada bu anlamda yapılan testlere, eleştirel düşünce testi diyoruz, PISA buna bir örnektir. Türkiye kültürünün eleştiriyle bir derdi var. Eleştiri deyince kaos akla geliyor, ‘Aman ortalık karışmasın’. Eleştiri eşittir kaos diyen bir ülkeden tabii ki icat çıkmaz.
- Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu eğitim alanlardan biri okul öncesi. Ama katılım yüzde 30 seviyesinde. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde yüzde 80’in altında değil bu, çoğu yüzde 95-100 seviyesinde. Türkiye’de kaliteli okul öncesi eğitim çok sınırlı.
- Bilgi özgür bir ortamda paylaşıldıkça çoğalır. İnsanların tahayyül gücünü serbest bıraktığınız zaman yeni fikirler, bilgiler ortaya çıkar. Türkiye’nin eğitim sistemi şu anda bu bilgiyi üretmiyor.
- Basına da bir eleştiri yöneltmek lazım. Dünyada New York Times en çok okunan 10 haberini aylık ve yıllık yayınlar. Bu listelerde 10 tane haberden üçü, dördü, bazen beşi, altısı ya çocuklarla ya eğitimle ilgilidir. Türkiye’de eğitim haberleri satmıyor, satacak seviyede işlenmiyor, eğitim kenara itilmiş bir mesele. Üç beş uzmanın dert ettiği tali konuymuş gibi işleniyor. Oysa bu çağda eğitimi dert etmeyen sofrayı da dert etmiyor demektir, çünkü eğitim ekonomidir. (Konuşan: Ömür Şahin Keyif, Birgun g., 26 Ocak 2015)
Ne edip etmeli, eğitimi ‘kenara itilmiş mesele’ olmaktan çıkarmalıyız, vesselam.
Okunma Sayısı: 2037
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.