Hele bazı duvarlar var ki barışı temelden dinamitlemektedir. Geçmişte Almanya’nın Berlin şehrini ikiye ayıran ‘utanç duvarı’ bunlardan biriydi. Neticede o duvar yıkıldı ve bu yıkılış beraberinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin de (SSCB) dağılmasını netice verdi.

Günümüzde de böyle duvarlar vardır ve ‘dünyanın dört bir yanı duvarlarla çevrili’ denilse abartılmış olmaz. En büyük ‘duvarcı’ ise İsrail devleti. İnşa ettiği duvarlarla Filistinlileri adeta açık hava hapishanesine almış durumda ve maalesef dünya bu tabloya karşı seyirci...

Açıklanan bilgilere göre üç milyona yakın Filistinli, Batı Şeria’nın çevresine örülen “Ayrım Duvarı” dolayısıyla Kudüs dahil diğer bölgelere geçemiyor. İki milyona yakın Gazzeli ise abluka dolayısıyla değil Filistin’in diğer bölgelerini, dünyanın hiçbir yerine seyahat edemiyor. İsrail’in bahanesi ise güvenlik. Bu uğurda Filistinliler hapishane hayatı yaşıyormuş, onlar için dert değil.

Merkezi Hollanda’nın Lahey şehrinde bulunan Uluslararası Adalet Divanı (UAD) tarafından verilen bir  kararda inşa edilen ‘Ayrım Duvarı’ ile İsrail’in uluslar arası yükümlülüklerine aykırı davrandığına dikkat çekilmiş.

İsrail’in içeriye ve dışarıya kurduğu duvar ve tel örgülerle ilgili değerlendirmede bulunan “Arazi Araştırmaları Merkezi” Müdürü Cemal el-Umle, İsrail’in “korku saplantısı”na dikkati çekip şöyle demiş: “Duvarlar ve  güvenlik örgüleri kurmak İsrail’in her şeyine hakim olan korku saplantısından kaynaklanıyor. İsrailliler iç kriz  halinde güvenlik korkusu içinde yaşıyorlar. İsrail yönetimi de kendi varlık sebebini güçlendirmek amacıyla İsrail halkının her an Filistinlilerin hedeflerinde olduğuna dair güvenlik saplantılarını besliyor. Bir ülkede herhangi bir rejime ya da işgal gücüne insanları birbirinden ayıran böyle bir duvar kurulmasına destek verecek bir hukuk ve kanun bulunmaz. Duvarlar etnik ayrımcılığın devam ettirilmesidir ki İsrail zaten etnik köken üzerine kurulu bir rejimdir.”

Cemal el-Umle, İsrail konusunda az bilinen bir noktaya daha dikkat çekmiş: “İsrail sınırları olmayan tek devlettir. Anayasası da yok. Çünkü anayasa bir halkı ve sınırları belirler, ancak bu güne dek İsrail, halkının kimlerden oluştuğunu ve sınırlarının ne olduğunu bilmiyor. İsrail, genişleme ve başkalarının elindekine tamah eden bir düşünce üzerine kuruludur. Görevi ise çevredeki Arap ülkelerinin arasına ayrılık tohumu ekmektir. İşte bundan dolayı sınırsız kalmayı tercih ediyor.” (AA, 9 Şubat 2018)

Sınırları olmayan ve bunun yanında hak, hukuk ve adalet tanımayan bir devletin destek bulması mümkün olabilir mi? Kirli menfaatleri için destekleyenler olsa da ‘hür dünya’nın bu haksızlıkları kabul etmesi mümkün değil. Nitekim İsrail, her noktada kınanmaya devam ediyor. Dünya ölçeğinde adalet hükmediyor olsa bu zulümleri yapabilir mi?

Nihayetinde İsrail’in kurduğu duvarlar da daha önce SSCB’nin inşa ettiği duvarlar gibi yıkılmaya mahkûmdur. Bugün için bu yıkım uzak bir ihtimal gibi görünse de gerçekleşeceğini kabul etmek lâzım. En küçüğünden en büyüğüne kadar hakka, hukuka ve adalete sahip çıkılmaya devam edilirse bu duvarların ayakta kalması mümkün olmaz. Her gelecek yakın olduğuna göre bu duvarların yıkılma tarihleri de yakındır inşallah.