Nüfusunun çoğunluğunu Müslümanların meydana getirdiği ülkelerin bir araya gelip kendi aralarında birlik kurması çok eskiden beri konuşulan, tartışılan ve gerçekleşmesi için gayret sarfedileni bir meseledir.
İttihad-ı İslâm ya da İslâm Birliği gibi hedefler kimileri tarafından ‘hayal’ gibi görülse de bizaz gayretle hayata geçirilebilir ve inşallah hayat geçtiğini görürüz. Böyle bir ittifakın kurulmasının önünde elbette ciddî engeller vardır, ama iyi niyetle hareket edildikten sonra onların aşılması da mümkündür.
Mersin’de düzenlenen bir toplantıda da bu mesele gündeme gelmiş. Türk-Arap Ülkeleri İş Adamları Derneği (TURAB) Genel Başkanı Canan Sunay, Mersin’de düzenlenen “1. Türk-Arap Ekonomi Zirvesi”nde, bu hususta yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi vermiş.
Arap coğrafyasının büyük bir ekonomik güç olduğunu belirten Sunay, şöyle demiş: “Tarihi bağlantımız olan bu coğrafyada daha fazla barış ve istikrarın gelişmesine yönelik her türlü çaba ve fedakârlığı yapmak zorundayız. Türk ve Arap ülkeleri olarak inancımız gereği birbirimizin kardeşiyiz. Kardeşliğimizi ekonomi ve ticaret alanında berekete ve ortak kazanca çevirmek zorundayız. İslâm coğrafyasında dünyanın en zengin ve verimli enerji kaynaklarının sahibiyiz. Bu kaynaklardan sağlanan çok büyük bir ekonomik zenginliği yüce Rabbim çok şükür bizlere nasip etmiştir, ancak birbirimizle ticaretimiz henüz istenen seviyeye ulaşmamıştır. İslâm dünyası İslâm Birliği Projesi üzerinde durabilir mi? Tıpkı Avrupa Birliği (AB) gibi İslâm Birliği de kendi içerisinde gümrüklerde vergi ve vize muafiyetine benzer teşvikler üzerinde mutabakatlar sağlayabilir mi?” (AA, 11 Ocak 2018)
İslâm ülkelerinin içinde bulunduğu kargaşaya bakarak böyle bir birliğin, ittifakın mümkün olmadığını söylemek belki kulağa ve görünen gerçeklere uygun gelebilir, ama “İttihad-ı İslâm” yine de mümkündür. Avrupa ülkelerinin “Avrupa Birliği” kurabilmiş olması “İslâm Ülkeleri Birliği”nin kurulabileceğine en büyük delil ve örnektir. Düşünün ki AB’nin temeli atan ülkeler bu birliği kurmadan önce kendi aralarında yıllar süren savaşlar yapmıştır. Sonunda savaşın fayda vermediğini fiilen görüp düşmanlıkları bir yana bırakarak birlik kurmuşlar. Aynısını ya da daha iyisini İslâm ülkeleri kendi aralarında niçin kuramasın? İslâm ülkelerini bir araya getirecek sebepler çok daha fazla. İlk adım olarak cehaleti mahallemizden kurmak şartıyla bu birlik kurulabilir.
TURAB Genel Başkanı Canan Sunay’ın dikkat çektiği bir nokta da önemli: “İslâm coğrafyasında iş birliği dediğimizde sadece yardımlaşma anlamaktayız. Oysaki bundan anlamamız gereken ortak iş ve karşılıklı menfaatler olmalıdır.”
İslâm ülkeleri arasında birlik kurulması en başta bu ülkelerin faydasına olduğuna göre bu yöndeki çalışmaları ertelemek büyük bir vebaldir. Bu birliğin kurulmasının gecikmesi demek, iyiliğin ve güzelliğin ötelenmesi demek.
Keşke, İslâm ülkelerindeki sivil toplum kuruluşları bu meseleyi birinci gündem maddesi olarak kaydetse ve buna uygun çalışmalar yapabilse. Elbette siyasetçilerin de bu noktada ikna edilmesi gerekir.
Avrupa ülkeleri bu birliği kurabildiyse İslâm ülkeleri de yapabilir ve yapmalıdır inşallah.