Türkiye’yi idare edenler devletin her kuruşunu bin düşünüp bir harcaması gerekirken, maalesef bu hassasiyeti göstermiyorlar.
“İtibarda israf olmaz” şeklinde yanlış bir fetva ile hareket eden kuruluşlar, başkasının yaptığı israfı örnek alıp kendileri de benzer yanlışlara imza atıyorlar.
Geçen yılın sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı makamı için satın alınan bir lüks araba kamuoyunda tartışma konusu olmuştu. İddiaya göre başkanlık makamı için alınan araba 1 milyon TL idi. (Nurettin Kurt imzalı haber, Hürriyet, 13 Aralık 2014)
Haberin duyulması sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığı bir açıklama yapıp, S500 model aracın Diyanet Vakfı bütçesinden değil, Maliye Bakanlığı’nın bilgisi dahilinde Devlet Malzeme Ofisi tarafından satın alındığını bildirmişti. (www.hurriyet.com.tr/gundem/27763878.asp)
Aradan aylar geçse de konu tartışılmaya devam etti. Neticede Diyanet İşleri Başkanı isabetli bir karar vererek, ‘makam’ için satın alınan bu lüks aracı iade etmeye karar verdiğini açıkladı. Yine açıklamalardan anlaşıldığı üzere Diyanet İşleri Başkanı, satın alınan bu araca hiç binmemiş: “Bunu gördüğüm an benim için o araç bir mezara dönüştü. Ben bir gün daha o araca binmedim. Biz yanlış yapıldığı için o araca binmemezlik yapmadık. (...) İbret-i âlem olsun diye o aracı iade edeceğiz. Eski aracı tamir ederek onunla idare etmeye, yürümeye devam ediyoruz.” (Haber7.com, erişim: 5 Mayıs 2015)
Her fırsatta ifade etmeye çalışıyoruz: Yöneticilerimiz ciddî bir israf içinde... Türkiye şartlarında, parasını milletin ödediği hiçbir kişi ve makam bu kadar pahalı bir arabaya binmemeli. “Sevad-ı azam/ büyük çoğunluk” dikkate alınmadan yapılan her harcama yanlıştır. “Filan holding sahibi biniyor, filan bakan niçin binmesin?” denilecek olursa, “Filan bakanın arabasının parasını millet ödüyor. O halde millet maddî sıkıntılar içerisindeyken onun bakanı lüks içinde yaşayamaz, yaşamamalı” denilir.
Keşke bu kadar pahalı bir araç hiç satın alınmasaydı. Nasıl bir sistemdir ki, ilk iş olarak en pahalı araba alma peşine düşülüyor? Elbette söz konusu araba kişiye değil, makama alınıyor. Fakat, söz konusu olan milletin parasıdır. Tüyü bitmedik yetimlerin o paralarda hakkı var.
Mesele elbette araba meselesi değildir. Türkiye’yi idare edenler, harcanan her kuruşun hesabını yapmak durumundadır. Ucuz araba al, başka yerlerde paraları çar-çur et; elbette bu da yanlıştır. Tartışılan bu araba iade edildiğine göre, sıradaki araçlar da iade edilmeli ki hak yerini bulsun.
Medyaya yansıyan haberlere bakılırsa araba ya da benzer şekildeki israflardan geri adım atılma ihtimali görünmüyor. Hemen hergün yeni lüks arabaların sipariş verildiğini duyuyor ve üzülüyoruz. Türkiye, tek kuruşunu israf etmemesi gereken bir ülkedir. Hadiseye prensipler penceresinden bakmak ve öylece değerlendirmek durumundayız.
Bu haberleri gündeme taşıyanların başka maksatları olabilir. O halde, ‘art niyetli’ kişilere bu imkân ve fırsatı vermemek lâzım. Milletin gözünün önünde bulunan kişiler bilhassa dikkatli olmalı. Çünkü onların yaptığı hata ve yanlış, şahıslarıyla sınırlı kalmıyor.
Türkiye, devletteki israfı önlemek durumundadır. Devlet adına satın alınan lüks araçlar iade edilmeyecekse bile, lütfen yeni lüks araçlar alınmasın. ‘Tüyü bitmedik yetim’lerin hakkını hiç kimse ödeyemez...