Bunca yıl terörle mücadele edip de bu büyük felâkete kalıcı çare bulamamak, neyi gösterir? Ya yanlış teşhis konulmuş ve dolayısıyla yanlış tedavi uygulanıyor, ya da gerçek anlamda terörle mücadele edilmiyor demektir. Elbette iki ihtimalin bir arada yaşanması da mümkündür.
Siyasetçiler, siyasî maksatlarla farklı değerlendirmelerde bulunabilirler. Ancak sivil toplum kuruluşları ve mütefekkir insanlar daha soğukkanlı, hakperest ve itidalli değerlendirmeler yapmak durumundadır. Suçlamak kolay, çare bulmak zordur. Herkesin ve hepimizin, bu büyük terör belâsına karşı çareler araması gerekir. Bunu yapmayıp, sadece suçlama ve itham cihetine gidilirse maalesef kan akmaya devam eder. Türkiye’yi idare edenlere her fırsatta hatırlatmak isteriz ki, terörle mücadele siyasî maksatlara alet edilmemelidir. Terörün kalıcı olarak sona ermesinde her ferdin menfaati vardır. Terörden nemalananlar bile son tahlilde terör mağduru olmaya mahkûmdur. Hadiseye bu pencereden bakılmalı, birlikte çare aranmalıdır.
Görebildiğimiz kadarıyla yaşanan hadiseler inkâr edilip, terörün üstü örtülmeye çalışılmaktadır. Bazı ilçelerde sokakların kazılması, barikatlar kurulması ve nihayetinde sokağa çıkma yasağı ilân edilmesi sıradan hadiseler midir? Geçmişte de sokağa çıkma yasağının ilân edildiği yıllar olmuştur. Ancak kötü emsal olmaz ve olmamalı. Nasıl ki o gün yaşanan hadiselerin üstünün örtülmesi kötü neticeler verdi, bugün yaşanan hadiseler de görmezden gelinir ve inkâr edilirse daha ağır faturalar ödemek durumunda kalınır. Bu bakımdan derdin büyük, hem de çok büyük olduğunu en baştan kabul etmek durumundayız. Zaten Türkiye, terör belâsının büyüklüğünü vaktinde ve zamanında anlamadığı ya da kabul etmediği için bu faturaları ödemedi mi?
Hatırlatmak gerekirse, terör örgütü ilk cinayetlerini işlediği günlerde mesele basit görüldü. “Üç beş baldırı çıplak, kendini bilmez anarşist” denildi ve tehlike fark edilmedi. O gün fark edilmeyen büyük tehdidin faturasını çeyrek asırdır ödedik ve ödüyoruz.
Türkiye’yi idare edenler, 12 Eyül öncesinin siyasetçilerini birbirleriyle uzmaşmadı diye eleştiren kişiler. Peki, şu an karşı karşıya olduğumuz tablo çok farklı mı? Haziran ayında bir seçim yapıldı ve ortaya çıkan tablo iyi okunmadı. İktidar ve muhalefete mensup siyasetçilerin birbirleri aleyhinde sarf ettiği sözleri geçmiş kavgaları dahi aratmıyor mu? Hani ders ve ibret alınmıştı? İktidarı elinde tutanlar çok daha insaflı olmak durumunda değil mi? Kimler, şartların daha kötü olması için çalışıyor? Kimler ‘şartların olgunlaşması’nı bekleyip ellerini oğuşturuyor?
Terörle mücadeleyi ‘bir günlük mücadele’ olarak görenler yanlış yapar. Yüz yıllık yanlışların kısa bir sürede çözülmesi mümkün değil. İdaricilerimiz bir yılı değil, on yıl hatta elli yıl sonrayı düşünüp plan yapmalı ki terör sona ersin. Ne yazık ki idarecilerimizde böyle bir anlayış görülmüyor. Kısa süreli hesaplar sebebiyle terör sona ermediği gibi, millet de huzura kavuşamıyor.
Temennimiz, çağrımız ve duâmız; karşı karşıya olduğumuz terör belâsının basit bir dert olmadığını idarecilerimizin de anlamasıdır. Terörle mücadele siyasî planlara feda edilmesin. El birliğiyle bu badireyi aşalım inşallah.