Yeni bir eğitim ve öğretim yılına daha başlamış bulunuyoruz.
En başta bu yılın eğitim camiası açısından faydalı geçmesini temenni ettiğimizi ifade etmek isteriz. Ancak hal ve gidişe bakıldığında şartların arzu edilen eğitim sistemi için uygun olmadığını da görmek gerekir diye düşünüyoruz.
Eğitimden maksat, öğrencileri günün şartlarına uygun olarak ‘iki kanatlı/fen ve din ilimleriyle teçhiz edilmiş olarak’ yetiştirilmesini anlamak gerekir. ‘Tek kanatlı kuş’un uçamayacağı her halde inkâr edilemez.
Türkiye’nin eğitim meselesi bir günün değil asırların meselesidir. On milyonu aşkın öğrencinin olduğu bir sistemden bahsediyoruz. Haliyle dertler de büyük oluyor. Bununla birlikte eğitim sistemindeki meselelerin çözümsüz olduğunu da kabul edemeyiz. Çözüm mümkündür ve vardır. İlk ve tek şart, bu problemlere doğru teşhislerin konulmasıdır.
Türkiye’yi idare edenler ekseriyetle çareyi ve çözümü maddî yatırımlarda görüyorlar. Maddî yatırım da elbette gerekir, ama eğitim sisteminin asıl meselesi yatırım ve paradan ziyade muhteva yana çocuklarımıza neler öğretildiğidir.
Tabiî ki çocuklarımıza neler öğretildiğinin yanında eğitimcilerimizin iyi yetiştirilmiş olması da önemlidir. İşe eğitimcilerin eğitilmesi ile başlamayan bir sistem Türkiye’nin dertlerine çare olabilir mi? Söz, eğitimcilerin eğitilmesi ya da yetiştirilmesinden açılmışken bu noktada iyi seviyelerde olmadığımız her halde inkâr edilemez. Okulların açılmasından 15 gün önce başlayan ve öğretmenlerin katıldığı ‘seminer’ler halkında öğretmenlerimizden ve eğitimcilerimizden dinlediğimiz şeyler maalesef ümit verici değil. Elbette toptancılık yaparak bütün ‘seminerler’in boşa harcandığını söyleyemeyiz, ama ekseriyetle ‘adet yerini bulsun’ türünden işler yapıldığı akla geliyor. Meselâ bir öğretmen, 15 gün önce başlayan ve öğretmenleri muhatap alan ‘seminer’ler için, “Öğretmenler odasında, çay ve sigara eşliğinde zaman öldürme, boş sohbet” tanımını yapıyordu. Benzer şikâyetleri başka öğretmenlerden de duyduk. Peki, adına ‘seminer’ denilip boş sohbetler yapılması en başta sistemin kendisini yanıltması değil mi? Yine tekrar etmek isteriz ki gerçek anlamda seminerler düzenleyip eğitimcileri eğiten programlar da mutlaka olmuştur, ama bunun Türkiye’nin en ücra köşesinde de gerçekleştirildiğini söylemek mümkün olur mu?
Evet, geçmiş yıllara nisbetle eğitime daha fazla para ve imkân ayrılıyor, ama bunun yansıması arzu edilen kalitede değil. Yani yapılan imtihanlarda her geçen yıl daha fazla öğrenci, daha fazla soruyu doğru cevaplayamıyor. Eğitimde kaliteyi ölçen araştırmalar işlerin iyi yönde ilerlediğini söylemekten çok uzak.
Çok önemli dertlerimizden biri de eğitimde kaliteyi Türkiye sathına yayamamamış olmamızdır. Aynı mahalledeki iki okulda iki farklı eğitim uygulanıyor ve insanlar çocuklarını ‘iyi okul’a kaydettirebilmek için aracılar aramak durumunda kalıyor. Aynı mahalledeki iki okulda ortaya çıkan eğitim kalitesi farkı varken, bir de ayrı şehir ve ayrı bölgeler düşünüldüğünde uçurumun hangi seviyelere çıktığını da hesaplamak gerekmez mi?
Eğitim sisteminde ders başı yapıldı, ama bunun ‘dert başı’ yapmak anlamına geldiğini görelim ve hep birlikte çare arayalım. Dertlerimiz büyük, ama çaresiz değil. Bismillah diyelim ve çareyi arayalım. Yoksa Allah muhafaza etsin şikâyet ettiğimiz bu eğitim kalitesini de arar duruma geliriz. Allah muhafaza...