Türkiye’nin üçüncü çeyrek büyüme rakamları (Temmuz-Ağustos-Eylül ayları, 2017) yüzde 11.1 olarak açıklandı ve bu rakamlarla ülkemiz bu aylarda dünya büyüme şampiyonu oldu. Ülkemizin büyümesi ve milletimizin daha zengin ve huzurlu olmasına sadece sevinilir.
Ancak büyüme rakamlarının sağlıklı ve reel büyümeye dayanmış olmasını her zaman temenni ederiz. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik de, büyümenin sadece Türkiye için değil, dünya için en önemli parametre olduğunu belirterek, “Bu 11,1 büyüme hakikaten alkışlanacak bir başarı, bunun lamı cimi yok” demiş. El hak, doğru demiş...
Akdeniz Üniversitesi’nde düzenlenen “15. Girişimcilik Günleri” programında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, devamında şunu da söylemiş: “Ancak üç nokta söylemek isterim, bundan dolayı görmezden gelmemek gerekli 11,1’lik büyümeyi. Dünyada gelişmekte olan ülkeler içerisinde yapılmış önemli bir başarı. Ancak, bir önceki yıl eksi 1,8’di büyümemiz. Biliyorsunuz hain darbe girişiminin 15 Temmuz’un da olduğu döneme rast geldiği için 11,1 baz etkisi, yani eksi 1,8’den geldiği için önemlidir bu anlamda. Bu önemli noktalardan bir tanesi. (...) TÜSİAD olarak yüzde 7’ler, yüzde 8’ler tarafında büyüyeceğimize daha fazla hukukun devrede olduğu, daha fazla demokrasiye tutunduğumuz bir ülke olup, yine de büyümede yüzde 5, 6’lar civarında bile büyüsek bu yüzde 7, 8’lerden çok daha değerli bir büyüme olduğunu görürüz.” (AA, 12 Aralık 2017)
Büyüme rakamlarıyla ilgili başka gerçekler de var. Bir uzmanın tesbiti şöyle: “Son olarak yüzde 11.1’lik büyümenin geçen yıl ekonominin daraldığı bir döneme göre büyüme olduğunu unutmamak lâzım. Yüksek büyümede baz etkisinin katkısı da var. Dolar bazındaki GSYİH ve kişi başına gelirde ise yerinde sayma durumu devam ediyor.” (İsmet Özkul, Dünya g., 12 Aralık 2017)
Ekonomi yazarı İbrahim Kahveci de şöyle yazmış: “AB’nin sıfırı bizim %4,0’ümüze eşit: Büyüme oranlarında her nedense gelişmiş ülkeler ile karşılaştırma yapılıyor. Oysa bizim gibi nüfus artışı olan gelişen ülkelerde büyüme dinamiği zaten daha yüksektir. Örneğin bizde ağustos 2016-ağustos 2017 döneminde +15 yaş üstü nüfus 1 milyon 167 bin kişi artmıştır. Bu nüfus artışının ekonomide stabil olması bile yıllık yüzde 4,0 civarı kendiliğinden bir büyüme getirmektedir. O nedenle ekonomik büyümede asıl başarıyı bu stabil seviyenin üzerindeki büyümede görebiliriz. 2015 yılında çalışma çağındaki nüfusun kişi başına geliri 14 bin 898 dolar iken, bu gelir 2017 üçüncü çeyrekte 14 bin 068 dolara geriledi bile.” (Karar g., 12 Aralık 2017)
Demek ki rakamları iyi tahlil etmek gerekir. Hatırlamak gerekir ki geçtiğimiz Temmuz ayında ihracat rakamlarında da patlama yaşanmış, bir yıl önceki Temmuz ayına göre artış yüzde 31.2 olarak açıklanmıştı. Niçin? Çünkü Temmuz 2016’da bir darbe girişimi olmuş ve ihracat beklenmedik şekilde düşmüştü. 2017 Temmuz’unda ise yılın diğer aylarına göre normal bir seyirde gerçekleşen ihracat, bir yıl önceki Temmuz’a göre patlama yaşanmış görüntüsü vermişti.
Sanal büyümeler yerine reel, gerçekçi büyümeleri gerçekleştirmek durumundayız. Ayrıca TÜSİAD Başkanı Bilecik’in dikkat çektiği nokta da gözden kaçmamalı: Daha fazla hukukun devrede olduğu, daha fazla demokrasiye tutunduğumuz bir ülke olalım da nisbeten daha düşük büyümelere dahi razıyız!
Tabii ki hem hukuk hem demokrası hem de yüksek büyüme isteriz. Başka ülkeler bunu başarıyorsa biz niye başarmayalım! Hem ekmek, hem hürriyet!