Ülkemiz, her türlü darbelerden en çok zarar gören ülkeler arasında ve belki de başında gelir.
Gerek maddî ve gerekse manevî olarak darbelerden çok çekmiş bir milletiz. Hatta milletin çok sevdiği biri başbakan, ikisi bakan, 3 siyasetçi böyle bir darbe sonrası (27 Mayıs 1960) zulmen idam edilmişlerdir.
15 Temmuz 2016’da da çirkin bir darbe teşebbüsü yaşandı. “Darbenin bir numarası kimdi? İki numarası kimdi?” tartışması yapıldı ve muhtemelen yapılmaya da devam edecek. Ancak ortada çirkin bir teşebbüs var. İlk günden itibaren ifade etmeye çalıştığımız üzere her kim karışmış ve vesile olmuşsa mümkün olan en ağır cezası alsın.
Her darbeden sonra olduğu gibi bu teşebbüsten sonra da yapılması ve konuşulması gereken şey, benzer teşebbüslerin yapılamayacağı hür ve demokrat bir sistemin kurulması gerektiğidir. Geçen yıllarda atılan bazı adımlar “Artık Türkiye’de darbe olmaz, darbeye teşebbüs eden çıkmaz” dedirtmişti. Gelinen noktada tehlikenin geçmediğini hep birlikte gördük. O halde darbelere ve teşebbüslerine karşı daha sağlam ekonomik, siyasî ve sosyal temeller atmak durumundayız.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği’nde bir araya geldiği basın mensuplarına hitap ederken “Daha darbe olmaz” düşüncesinde olduğunu hatırlatmış. Gül, Cumhurbaşkanlığı döneminde gittiği birçok ülkede gazeteci ve aydınların ‘Türkiye’de bir darbe olur mu?’ sorusunu yönelttiğini hatırlatarak, “Ben de hepsine ‘böyle bir şeyin ihtimali yok’ derdim. Bunu da hep samimî olarak, inanarak söylerdim. Çünkü AB ile müzakerelere başlamış bir ülke. Çok büyük siyasî reformlar yaptık biliyorsunuz. Siyaset askeriye ilişkilerinde çok önemli yasalar çıkardık. Ayrıca komuta kademesini de yakından tanıdığım için böyle bir şeye açıkçası hiç ihtimal vermedim” ifadelerini kullanmış. (AA, 21 Eylül 2016)
Fransa’nın başşehri Paris’teki Center of Political and Foreign Affairs (CPFA) adlı düşünce kuruluşunda basına kapalı olarak gerçekleşen konuşmasıyla ilgili de bilgi veren 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şöyle devam etmiş: “(OHAL konusundaki bir soru üzerine) Uçak inerken, ‘bir olağanüstü hal yaşayan ülkeden başka bir olağanüstü hal olan bir ülkeye indim’. Bunlar en kısa süre içerisinde bitmesi arzulanır. Bunun için gayret sarf edilir. Çünkü Türkiye’nin bütün geleceği güçlü demokrasi. Evrensel standartları tutturmuş bir demokrasi hukukunun üstün olduğu, reformların devam ettiği bir demokrasi. Türkiye’nin serveti dinamik nüfusuyla, yüksek demokratik standartları bir araya geldiğinde bütün bunlar bir araya geldiğinde o zaman Türkiye’nin enerjisi potansiyel enerji kinetik enerjiye o zaman dönüşüyor.”
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Çünkü Türkiye’nin bütün geleceği güçlü demokrasi. Evrensel standartları tutturmuş bir demokrasi hukukunun üstün olduğu, reformların devam ettiği bir demokrasi” tesbiti önemli.
Türkiye’nin geleceği ‘güçlü demokrasi’deyse ve ‘hukukun üstünlüğü ve reformların devam etmesi’ de şart olarak önümüzde duruyorsa fiili yaşananlar bir çelişki değil mi?
Her türlü darbeye kesin olarak son vermek için sağlam temeller atmak mecburiyetindeyiz, vesselâm.