Musîbetlerden ibret ve ders alanlar son tahlilde kâr etmiş olur.
Türkiye’nin önünü tıkamayı hedef alan çirkin darbe ve darbe teşebbüsü de ibret ve ders almayı icâb ettiren bir hadise oldu. Nitekim, İçişleri Bakanı Efkan Ala, gündemle ilgili değerlendirmelerde bulunurken, “Öyle bir düzen kurmalıyız ki sistemi öyle değiştirmeliyiz ki Talat Aydemir’i mezardan çıkarıp, getirip, ordunun başına koysanız, darbe yapamayacak olması lâzım. ‘Buraya geldim çok şey değişmiş darbe yapmanın imkânı yok’ demesi lâzım” demiş.
TGRT Haber’de yayınlanan “Neler Oluyor?” programında konuşan Bakan Ala, şunu da söylemiş:
“Şimdi bugün Jandarma’yı, Sahil Güvenliği tamamen İçişleri Bakanlığına bağlıyoruz. Bu aynı zamanda gücün bölünmesi demek. (...) Sistem açığı var, demokrasi açığı var bunu kapatmamız lâzım. Bu ne demek bir elde güç temerküzü olursa, orayı orada bulunan insanlar kötüye kullanmasa da orayı ele geçirmek için içeriden bazı odaklar, bazı maşaları kullanarak ya da doğrudan ele geçirmeye çalışabilirler. Çünkü orayı ele geçirdiklerinde sistemin tamamını ele geçirebiliyorlar.” (AA, 27 Temmuz 2016)
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da benzer tesbitlerde bulunmuş. Kurtulmuş, “Neyi söylüyorduk hep, ‘Bu darbe artık son darbedir, Türkiye bir daha darbelerle karşılaşmayacak.’ 12 Eylül’de söylediğimizi hatırlıyorum. Gençlik yıllarımızda hep bu konuşuluyordu. Arkasından 28 Şubat oldu, arkasından 27 Nisan muhtırası oldu. ‘Artık çok güçlü ve istikrarlı bir hükümet var. Bu kararlılıkla bir daha darbeler olmayacak’ diyorduk. Şimdi darbe üreten bir sistem olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu sistemi değiştirmediğimiz sürece, bu sistemin yapısını değiştirmediğimiz sürece Türkiye bundan sonra da darbelere gebe olur.
Evet, çok hain, Türkiye’nin şimdiye kadar karşılaşmadığı şekilde, gerçekten Türkiye’yi bir iç savaşa ve belki bir dış işgale müsait hâle getirmek üzere yapılmış olan bir darbe teşebbüsünü savdık. Ama şimdi öyle yapalım ki bir daha hiç kimse aklının ucundan dahi darbe yapmayı geçirmesin. Bu, yapısal değişiklikleri ve bunun da öncesinde bir zihniyet değişikliğini gerektiriyor. Zihniyet değişikliği nedir, Türkiye’de bütün gücün sivil iradede olduğunu ortaya koyabilecek bir değişikliğe ihtiyaç var. Bu, bir taraftan Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin yapısal dönüşümünü gerekli kıldığı gibi, bir taraftan da Türk siyasetinin yapısal dönüşümünü gerekli kılıyor.” (AA, 27 Temmuz 2016)
Devamlı tekrarlandığı üzere idarecilerin güzel konuşmalar yapması meseleyi halletmiyor. Onların birinci vaziesi iş yapmak. Bu doğru ve haklı tesbitleri hayata geçirmedikten sonra güzel konuşmalar bir mânâ ifade eder mi?
İçişleri Bakanı Ala’nın “Öyle bir sistem kurmalıyız ki darbeciler darbe yapamasın” ve Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş’un “Bu sistemi değiştirmediğimiz sürece, Türkiye bundan sonra da darbelere gebe olur” demesini yabana atabilir miyiz?
Peki ‘darbe üreten sistem’in özünde ve temelinde ne var? Ve bu sistem nasıl değişir? Başkaları ne düşünür bilemeyiz, ama kanaatimize göre darbe üreten sistemin temelinde milletin taleplerini dikkate almayan Kemalist anlayış vardır. En başta eğitim sistemi bu anlayıştan kurtulmadıktan sonra daha çok ‘güzel tesbitler’ yapıldığını duyarız.
Darbelerin tekrarlanmaması için darbeci üreten sistem hemen değişmeli. Bu değişiklik slogan atarak ve poster, pankart asarak olmaz, bunu da bilelim.