Suriye krizinin başlamasının üzerinden neredeyse 7 yıl geçti ve işin nereye varacağı tam olarak tahmin edilemiyor.
Hatırlamak gerekirse kriz, 15 Mart 2011’de başlamış ve Nisan 2011 tarihinde ülke çapında yayılmıştı. Nisan 2011 tarihinde Suriye Ordusu gösterileri bastırmak için görevlendirilmiş ve askerler ülke genelinde göstericiler üzerine ateş açmıştı. Hadiseler değişti, gelişti ve Suriye bu hale düştü.
Komşumuz olması itibarıyla Suriye’de yaşananlar Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. İşin başında çok dikkatli adım atılması gerektiği ehlince de hatırlatılmıştı, ama idarecilerimiz maalesef farklı davrandı. Bazıları 3 ay, bazıları 1 yılda bu meselenin çözüme kavuşacağını ve Suriye’ye de demokrasinin geleceğini düşünmüştü. 2012 tarihli bir haber şöyle: “İnşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camii’nde namazımızı da kılacağız. Bilâli Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz.’’ (05.09.2012, http://aa.com.tr/tr/politika/parlamentoda-geregini-yapacagiz/338676)
Tabiî ki bu sözlerden sonra içeride ve dışarıda çok hadiseler yaşandı, gelişmeler oldu. Suriye’deki kavgaya sadece komşuları değil, dünyanın en zengin ülkeleri de müdahil oldu. Bir ara ‘barış çok yakın’ diye düşünülürken tekrardan savaş alevleri etrafı sardı. Suriye’nin bu hale düşeceğini tahmin edenler her halde sayıca fazla değildi. Fakat dünya siyaseti öncelikle menfaatlere baktığı için dün düşman olanlar bugün dost olabiliyor. Neticede bu kavganın, bu kargaşanın en büyük faturalarından birini de Türkiye ödemek mecburiyetinde bırakıldı. İki komşu ve dost ülke ne olduysa oldu ve birbirleriyle konuşamaz hale geldi.
Suriye’nin hür ve adil bir ülke olmasında bölge ülkelerinin de menfaati vardır. Ancak bunun nasıl temin edileceği önemlidir. Son yıllardaki kargaşa Suriye’de yaşayanları çok ciddî olarak mağdur etti ve milyonlarca insan yerini yurdunu terk etmek durumunda kaldı. Bu sebeple Suriye konusunda adım atılırken çok dikkatli ve ihtiyatlı olmakta fayda var.
Özgür Suriye Ordusu ile birlikte hareket eden Mehmetçik, askerlerimiz, terör merkezlerini devre dışı bırakmak için Afrin’e girmiş durumda. İnşallah Mehmetçiğin kılına zarar gelmeden bu harekât başarı ile sona erer ve terör mihrakları devre dışı bırakılır.
Aslonan barıştır ve zaruret olmadan savaş arzu etmek iyi bir şey değildir. Afrin ya da Suriye meselesini dört bir yanıyla bilmemiz mümkün olmayabilir. Ancak bir adım sonrasını değil, bin adım sonrasını düşünmek ve hesap etmek gerektiğini prensip olarak ifade edebiliriz. Aynı şekilde bir ay sonrasını değil, bin ay sonrasını hepaplamak gerekir. Bu da diploması imkânlarını en iyi şekilde kullanmakla mümkün olur.
Bazılarının sanal âlemde ölçüsüz paylaşımlarda bulunması acaba milletin menfaatine olur mu? Türkiye’yi idare edenlerin bu noktada da çok dikkat etmesinde fayda var. Her zaman için akl-ı selim ile hareket edilmeli ve akl-ı selim ile hareket edenlere kulak verilmeli. Yarını düşünmeyen, bir yıl sonrasını hesaplamayan adımlar atılmamalı.
Hem Türkiye’nin hem Suriye’nin hem de bütün bölge ülkelerinin menfaati akl-ı selim ile hareket etmekten geçer vesselâm.