Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) ve Jandarma Genel Komutanlığı’ndan alınan rakamlara göre güvenlik birimlerine gelen ya da getirilen çocuk sayısı her geçen gün artıyor ki bu tablonun asıl sorumlusu, asıl suçlusu, asıl kabahatlisi çocuklar değil büyüklerdir; yani bizleriz.
Zihninizi rakamlara boğmak istemeyiz, ama hadiseyi görebilmek için tabloyu kısaca özetlemekte fayda var. Mağdur, fail veya şahit olmak üzere güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk sayısı, 2012 yılından bu yana kesintisiz bir şekilde artıyor. İşte rakamlar: 2012 yılında 245 bin, 2013 yılında 274 bin, 2014 yılında 290 bin, 2015 yılında 303 bin, 2106 yılında ise 333 bin kişiye yükselmiş.
TÜİK verilerine göre, yalnızca 2015 yılından 2016 yılına artış yüzde 10’u bulmuş durumda. Güvenlik birimlerine 2016 yılında gelen veya getirilen çocukların; yüzde 54.8’i 15-17 yaş grubunda, yüzde 23.2’sinin 12-14 yaş grubunda, yüzde 21.9’unun ise 11 yaş ve altındaki çocuklar olduğu anlaşılmış.
Güvenlik birimlerine 2016 yılında gelen veya getirilen 333 bin çocuğun; yüzde 47.5’i mağdur olarak, yüzde 32.6’sı kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiasıyla (suça sürüklenme), yüzde 12.3’ü bilgisine başvurma amacıyla, yüzde 3.5’i kayıp (hakkında kayıp müracaatı yapılıp daha sonra bulunan) yüzde 4.1’i ise bu sebeplerin dışındaki nedenlerden dolayı geldi ya da getirildi. Mağdur olarak gelen çocukların yüzde 87.6’sı ailesine, yüzde 3.2’si sağlık kuruluşuna yüzde 2.6’sı da sosyal kuruma teslim edilmiş. Çocukların yüzde 72.9’unun sigara, yüzde 8.6’sının sigara ve alkol benzeri kötü alışkanlıklar kazandığı anlaşılmış. (DHA bülteni, 1 Ağustos 2017)
TÜİK’in ortaya koyduğu tablo farklı yönleriyle yorumlanmayı ve değerlendirmeyi hak ediyor. Başta Türkiye’yi idare edenler olmak üzere hepimizin “Bize ve çocuklarımıza ne oldu?” diye sormaya ve düşünmeye ihtiyacımız vardır. Her geçen yıl suça karışan çocukların sayısının artması alarm zili olarak görülmesi gerekir. Bu tablo aynı zamanda eğitim sisteminin sıkıntılarını da ortaya koymuş olmuyor mu?
İlk okuldan başlayarak lise son sınıfa kadar çocuklarımızı mecburî eğitime tâbi tutuyoruz ve suça karışan çocuklar da ekseriyetle bu yaş aralığında bulunuyor. Suça karışan çocuklarımızı konuşurken aynı zamanda eğitim sistemini de masaya yatırmamız icâb etmez mi? Yılın çoğunu okulda geçiren öğrenciler nasıl oluyor da bu kadar suça bulaşabiliyor?
Çocuklarımızı itham etmeden kendimizi suçlamalıyız. Onların akıllarını ve kalplerini ikna edebilecek bir eğitim sistemi kurabilmiş olsaydık acaba suçlu listesi bu kadar kabarık olabilir miydi?
Yarını beklemeden bu meseleyi enine boyuna konuşmak ve tartışmak durumundayız. Bugün gerekli tedbirleri almaz ve yayılma istidadı gösteren bu yangını söndürmezsek Allah muhâfaza çok geç kalmış oluruz.
Eğitimciler ve sosyologlar bu tabloyu çok iyi tahlil etmeli ve çözüm aramalıdırlar. En kötüsü de bu feci tablolara rıza göstermek ve normal kabul etmektir. Bu fenalığı hem kendimize hem de çocuklarımıza yapmayalım..