Ümitsizliğin hatıra gelmesini istemeyiz, ama pek çok konuda sıkıntılar yaşandığını da görmek durumundayız.
Dertlerimizi sıralayacak olursak, liste uzayabilir. “Battı balık yan gider” de diyemeyeceğimize göre, hastalıkları tedavi edip, problemleri ortadan kaldırmak için elbirliğiyle çalışmalıyız.
Dert deyince eğitimin akla gelmemesi de mümkün değil. Bazı ülkelerin toplam nüfusu kadar öğrencinin eğitim gördüğü bir ülkede, problemlerin olması tabiîdir. Yanlış olan, problemleri görmemek ve çare aramamaktır.
Eğitimden bahsedip öğretmenlerin dertlerinden bahsetmek de olmaz. Sistem o kadar sıkıntılarla içi içe ki, “Bir dokun, bin ah işit” misali bir tablo ile karşı karşıyayız. Bir yanda tayin olmayı bekleyen onbinlerce öğretmen, öte yanda boş geçen dersler. Sistem, topyekûn ele alınmak durumunda.
İş dünyası da eğitim sisteminin meyvelerini toplayamadığından dolayı şikâyetçi. Bir yanda işsizlik, bir yanda kalifiye işçi, kaliteli eleman azlığı. “Nereye el atılsa, elde kalır” bir hal var. Yıllardan beri dinlediğimiz, “Üniversite ve sanayi işbirliği hedefi”ne de ulaşılmış değil. Diplomalı gençlerin ömürleri, iş aramakla geçiyor. İki taraf da haklı: İşveren, “Ben diplomaya değil, yapacağı işe bakarım” diyor. Diplomalı genç de, “Bu kadar okuduk, iyi maaşlı bir iş hakkım değil mi?” tavrında. Tabloyu görenler de, “Hepiniz haklısınız” demekten başka çare bulamıyor.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, eğitim sistemiyle ilgili ciddî eleştiriler yapmış. Hisarcıklıoğlu’nun çizdiği tablo şöyle: “(...) Kısacası 2015 ve 2016’yı hasarsız atlatmak için, son üç yılda yaptıklarımızdan daha farklı şeyler yapmak gerekiyor. Yargıya olan güveni arttırmak için hukuk sistemi reformu, bu çağın gerisinde kalmış eğitim sistemini güncelleyecek bir eğitim reformu, demokrasinin kalitesinin yükseltilmesi, iç tasarrufların arttırılması, Merkez Bankası başta olmak üzere kamu kurumlarının itibarlı hale getirilmesi, vergi sisteminin yeniden tasarlanması, kamu idaresinde şeffaflık ve hesap verilirliğin sağlanması gibi pek çok alanda yeni yapısal düzenlemelere ihtiyaç var. Bunları yapabilirsek yaklaşan küresel faiz artışı ve eskisine kıyasla daha az borçlanma olanakları ortamından şimdiki kadar endişe duymamıza gerek kalmaz. Tam tersine bunları yapmamız halinde, ortaya çıkacak yeni büyüme hikâyemiz ileriye daha umutlu bakmamızı sağlar.” (TOBB yayını Ekonomik Forum, sayı: 254)
Tabloyu özetlersek,
*Yargıya olan güveni arttırmak için hukuk sistemi reformu,
*Çağın gerisinde kalmış eğitim sistemini güncelleyecek bir eğitim reformu,
*Kamu kurumlarının itibarlı hale getirilmesi,
*Kamu idaresinde şeffaflık ve hesap verilirliğin sağlanması gerekiyor.
Dile getirilen bu teklifleri makul görmeyen kimse olabilir mi? Benzer problemleri ve çareleri, farklı ifadelerle de olsa Türkiye’yi idare edenler de dile getiriyor. O halde yapılması gereken belli: Eğitim ve hukuk sisteminde acil bir iyileştirme. Aynı zamanda şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim...
Bunları yapabilirsek, çözüm yoluna girmiş oluruz.