Milletimizin 15 Temmuz 2016’da karşı karşıya kaldığı darbe girişimi ya da kalkışma her ne denilirse denilsin iyi neticeler alınmaya vesile kılınmalı.
En başta darbe ihtimal ve imkânlarının kesin olarak sona erdirilmesi için atılması gereken her türlü hukukî, sosyal ve siyasî adımlar atılmalıdır.
Bu noktada liderlerin Beştepe’de bir araya gelmesi ve konuşması önemlidir. Hemen ifade edelim ki bu konuşmaların devamında fayda var. Daha önce çok defa ifade etmeye çalışıldığı üzere liderlerin birbirine küsmesi, adeta kavga eder gibi konuşmalar yapması Türkiye’nin ve milletin menfaatine değildir. Bu yöndeki çağrılar çok tekrarlandı. “Liderler sakin olsun, yarın bir araya gelmeleri icâb eder” denildi ve işte o günler geldi çattı. Türkiye’nin meseleleri konuşarak halledilmek durumundadır. Liderlerin bir masa etrafında toplanması umumî mânâda müsbet karşılandı. Hatta, ‘Özlenen fotoğraf’ diyenler oldu. Keşke geçmiş aylardaki ‘kavga’lar hiç olmasaydı.
Siyasî parti liderlerinin belli ölçülerde birbirleriyle tartışması mümkündür, ama miletin şâhid olduğu tablo; bu tartışmanın çok ileri gittiğini gösteriyordu. Parti liderleri âdeta birbiriyle konuşamaz hale gelmişti. Peki, parti liderlerinin birbiriyle konuşamaz hale geldiği siyasî bir yapıdan ortak kararların çıkması mümkün olur muydu? Hem, parti liderleri bir araya gelip konuşamadıktan sonra onlara oy veren vatandaş bir araya gelebilir mi?
Haberlere göre liderler mini bir anayasa değişikliği için uzlaşmışlar. (Milliyet, 26 Temmuz 2016) Eğer böyle bir uzlaşmaya varıldıysa bu uzlaşmanın neticeye varması sükûnetin devamıyla mümkün olur. Aksi hâlde parti liderleri birbiriyle sert tartışmalar yapmaya devam ederse uzlaşma neticeye varamaz.
Parti genel başkanlarının uzlaştığı ‘küçük ölçekli anayasa değişikliği’nin Türkiye’nin ihtiyacını karşılamasını beklemek yanıltıcı olur. Şu an için gündemde olmasa bile kalıcı çarenin 12 Eylül 1980 darbesinin ürünü olan 1982 Anayasası’nın mutlak surette değiştirilmesi olduğu bilinmeli.
Hadiselere uzun dönemli bakıldığında kem söz söylemeyenlerin avantajlı olduğu ortaya çıkıyor. Siyasî çalışma yapan liderler bir şekilde birbirleriyle konuşmak durumunda kalıyor. Hiç ihtimal verilmese de komşunun ‘kül’üne muhtaç olma hâli söz konusu. Bu sebeple köprüleri atıcı, hareket alanını sınırlayan ve bağlayıcı sözler sarfetmet siyasî liderlerin en büyük zaafları. Değil lider, ‘seçmen’ kadar kıymet verilmeyen muhaliflerle bir araya gelmeye mecbur kalınabiliyor. Büyük söz yerine büyük işler yapma devrindeyiz. Eski defterleri karıştırıp ‘şu şöyle demişti, bu böyle demişti’ tavrı kimseye fayda vermez. Artık komşunun külüne muhtaç olunan devir ve dönemdeyiz. Darbe, kargaşa ve kavgaları bir an önce sona erdirmek için herkes elinden geleni yapmak durumunda. Liderler toplantısı bu yolda atılmış bir adım. Bir defaya mahsus kalmayıp, Türkiye’nin önemli problemlerine çare arayışının sürmesi en büyük temennimiz.
Keşke tarihten ibret ve ders alınmış olsaydı. Dün alınmadıysa bile bugün gerekli derslerin alınması gerekiyor.
Her konuda olmasa da asgarî müştereklerde bir araya gelmek siyasetçilerin önemli bir vazifesi. Bunu hiç akıldan çıkarmasınlar.