Ne yazık ki dünya barışını temin etmek iddiasıyla kurulan BM (Birleşmiş Milletler) Teşkilâtı kendisinden umulan ve beklenen çalışmaları yapamadı. Şu anda bile dünyanın pek çok yerinde savaş var ve BM bunları önleyemiyor.
193 devletin üye olduğu BM’nin karar alması ve uygulaması elbette çok kolay değil. Fakat asıl mesele üye ülke sayısının çokluğu değil BM’deki sistemin yanlış olmasıdır. Önemli kararlarda 5 “daimî ülke”nin (ABD, Çin, İngiltere, Fransa ve Rusya) söz sahibi olması, onların kabul etmediği kararların uygulama imkânı bulamaması en büyük derttir.
Bu temel yanlışın mümkün olan en kısa zamanda sona ermesi icap eder. Tabiî ki 5 daimî üye ellerinde bulunan bu yetkiyi devretmek istemiyorlar ve istemezler. Burada diplomasi devreye girmeli ve bu ülkeler ikna edilmeli. 5 daimî ülkenin bu noktada ikna edilmesi kolay değil, ama imkânsız da değil.
Son haberlere bakılırsa Birleşmiş Milletler’in idarecileri de değişim gerektiğini kabul etmiş görünüyorlar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 71. dönem oturumları başladı yeni Başkan Peter Thomson’ın yemin etmesinin ardından başlamış.
Açılışta konuşan Genel Kurul Başkanı Thomson, 71. dönemde iki ayrı BM Genel Sekreteri ile çalışacaklarını belirterek, Ban Ki-mun sonrası göreve başlayacak yeni genel sekreterin seçiminde şeffaflığın sağlanması için mücadele edeceğini söylemiş. Başkanlığı döneminde küresel terör ve benzeri küresel sorunlarla mücadele edeceklerini kaydeden Thomson, “Uzun süredir çözülemeyen küresel sorunlar, küresel terör, insanî krizler, göçmen ve sığınmacı problemlerini çözmek için yeni metotlar bulmaya çalışacağız” demiş. (AA, 14 Eylül 2016)
BM Genel Kurulunun yeni Başkanı Thomson, BM reformu ve BM Güvenlik Konseyi’nin yapısının değiştirilmesi için yıllardır süren çabalara destek vereceğini ve bu konunun gündeminde ilk sıralarda yer alacağını da dile getirmiş.
Ne kadar uygulanır bilemeyiz, ama BM Genel Kurulu’nun yeni Başkanı Thomson’un sözleri ‘senet’ olarak görülmeli. Doğru ve haklı bu tesbitlerin mutlak surette uygulanmasını istemek ve takip etmek gerekir. Bu takibi de üye ülkeler yapmak durumunda. 193 ülkenin bir araya geldiği bir kuruluşta sadece 5 ülkenin ‘son söz sahibi’ olması kabul edilebilir mi? Bu yanlış günde 5 defa dile getirilse yine azdır. Fakat mesele sadece sözlerde de kalmamalı. Belki de kamuoyuna konuşmaktan ziyade güçlü bir diplomasi ile bu mesele halledilebilir.
Her ülke bu yanlışa itiraz ederek yanlışı düzeltmek için bir araya gelmeli. Hangi aklı başında bağımsız ülke “BM’de son söz 5 ülkenin olsun’ der? O halde bu meseleyi gündemde tutmak gerek.
Böyle köklü ve ciddî değişiklikler ancak çok kuvvetli diplomatik adımlarla düzeltilebilir. BM’nin yeni başkanı bu yönde sinyaller vermeye başladığına göre uzun dönemde bu hatadan dönüleceği akla gelmeli.
Bugün yarın bu adımların atılması elbette mümkün görünmüyorsa da “beşli kıskaç”ın sonsuza kadar devam etmesi mümkün değil. Hem BM hem de BM üyesi ülkeler bu hususta kendilerini sorgulamak durumunda...