OHAL uygulaması iyi olmuş olsa, belli bir süre için değil, ömür boyu OHAL yönetimi arzu edilirdi. O halde belli süreler için ilân edilen OHAL uygulamalarından, mümkün olan en kısa zamanda ‘normal hal’e geçiş yapılmalıdır. Bu tesbit bir ülke için değil her ülke için geçerlidir, temel prensiptir.

Türkiye belli dönemlerde sıkıyönetim ve OHAL şeklindeki uygulamalarla idare edilmiştir. Ancak bu uygulamaları başlatanlar dahi bir an önce ‘normal hal’e geçilmesi gerektiğini söylemiş, OHAL’in kendisini özde savunmuşlardır. Zaruret denilerek belli bir süre bu uygulamalar davam etmiştir. Geçmişte sıkıyönetim ve OHAL uygulanan şehirlerde yaşayanlar sürekli bu durumdan şikâyet etmiş ve sivil iktidarlar bu halden bir an önce kurtulmak istemişlerdir. Nitekim AKP iktidara geldikten belli bir süre sonra o günkü OHAL uygulamasını kaldırmış ve haklı olarak bu adımı atmaktan dolayı övünmüştür.

15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden sonra 20 Temmuz 2016’da başlayan OHAL uygulamasının üzerinden bir tam yıl geçti. İdareciler bu uygulamanın vatandaşa bir zararı olmadığını söylüyor. İlk bakışta haklı gibi görünse de özünde bu savunma doğru değildir. Bu uygulamadan dolayı mağdur olan yok demek hakikati inkârdır. “Az kişi etkileniyor, o kadar da olsun” demek de yine adalet anlayışına uymaz.

Bir defa bu uygulama başladığında “Mümkün olan en kısa zamanda sona erecek” diyen de idarecilerimiz değil miydi? Hatta, 3 ay değil, 45 günde bunu sona erdirmek istiyoruz şeklinde beyanlarda bulunmuşlardı. Bu da gösteriyor ki idareciler de bu uygulamanın doğru olmadığı kanaatindedirler. Nihayet 3 ay daha uzatılan OHAL’in bir daha uzatılmaması temenni ediliyor ve bu yönde de mesajlar var.

Avrupa Birliği Dönem Başkanı Estonya’nın Dışişleri Bakanı Sven Mikser de, bir soru üzerine “OHAL altında demokrasi ve hukukun üstünlüğünün geliştirilmesi çok zordur. Türkiye ile AB arasındaki son dönemdeki diyaloğumuzda, ilişkilerimizde ortaya çıkan bazı komplikasyonların nedeni de budur” demiş. (Hürriyet, 20 Temmuz 2017)

Aksini söyleyen ve “Hayır, OHAL uygulaması devam ederse ekonomimiz, demokrasimiz, adaletimiz ve AB ya da hür dünya ile olan ilişkilerimiz çok daha iyi olur, gelişir ve güzelleşir” diyen bir siyasetçi, bir idareci bir ekonomi uzmanı, bir sivil toplum kuruluşu temsilcisi çıkar mı?

Elbette bu günkü OHAL uygulaması geçmiş dönemlerdeki OHAL uygulamasından farklı, ama özünde değişen bir şey yok. Hak, hukuk ve adaleti sekteye uğratan ‘normal hal’lerde yapılamayan uygulamalara imkân tanıyan bu hal, uzun dönemde Türkiye’ye ve millete fayda vermez. Şu da bilinsin ki bu uygulama, yine uzun dönemde siyasetçilere de fayda vermez, aksine zarar verir.

19 Temmuz 2017 akşamı CNN Türk’de yayınlanan bir programda (Türkiye’nin Gündemini) konuşan SONAR Başkanı, OHAL uygulamasının uzun süre devam etmesi halinde 2019 tarihinde yapılacak olan seçimlerde iktidarın aleyhine olacağına dikkat çekti.

Türkiye’yi idare edenlerin bu itirazları dikkate alıp OHAL uygulamasına mümkün olan en kısa zamanda (en başında söz verdikleri gibi) sona erdirmesi milletin menfaatinedir. Bizi OHAL’ler bu fena hallere getirdi maalesef...