Hem devlet, hem de millet olarak maalesef israf batağına saplanmış durumdayız. Gösteriş için yapılan harcamaları biraz azaltıp tasarruflu yaşayabilsek pek çok derdimize çare bulabiliriz.
Milletten toplanan vergilerle, devlet eliyle yapılan israfı tarif etmek bile mümkün değil. “Devletin malı deniz...” anlayışıyla hareket edildiği için bir liralık işler bazen bin liraya yapılıyor. Hesap soran da yok.
Şaşırıp hesap soran çıksa, “Devleti temsilde israf olmaz” gibi yanlış cevaplar veriliyor.
Devletin yanlışlarından biri de elinde onlarca boş bina varken lüks iş hanları ve binaları kiralamak oluyor.
Haberlere bakılırsa 2016’da kira için 728 milyon lira ödeyen devlet, kiraların geçen yıl yüzde 23.7 artmasıyla aynı binalar için 901 milyon liralık ödeme yapmış. Neredeyse 1 milyar liranın kiraya gitmesi idarecileri hiç düşündürmez mi? Eğer haber doğru ise, enflasyonun yüzde 10 ya da 15 olduğu bir yerde kiraların yüzde 25’e yakın arttırılmasında bir yanlışlık yok mu? Devlet, milletin ve dolayısıyla kendisinin hakkını niçin savunmaz?
Bu noktadaki israf adımlarını saymakla bitirmek mümkün değil. Aynı israf anlayışı belediyelerde de görülüyor. Özel sektörün bir dairede yaptığı işi, belediyeler bazen bir iş hanında yapmaya çalışıyor.
Denizden katre olması bakımından birkaç misal vermekte fayda var:
İstanbul Belediyesine ait bir BİT, (Belediye İktisadî Teşekkülü, belediye şirketi) bir ilçenin en işlek caddesinde daha önce bankaların kullandığı bir binayı kiralamış. Peki ne yapıyor? Fatura tahsilatı ve abone takibi... Tabiî ki cadde üstündeki bu dükkânı kaç liraya kiraladığını bilemeyiz, ama daha önce aynı dükkânın bir banka tarafından kiralandığı düşünülürse buraya ‘kurumsal bir kira’ yani fahiş bir fiyat verildiğini tahmin edebiliriz. Peki, belediyenin uygun binası olmadığını varsayarak soralım: Aynı iş cadde üstündeki bu pahalı kiralık yerde değil de daha uygun fiyatla bir ara sokakta yapılsa olmaz mı? Bu pahalı dükkânı kiralamaya karar veren kişiler, acaba kendi işleri olsa aynı yeri aynı fiyatla kiralar mıydı?
Verdiğim örnek denizde katre bile değildir, bunun farkındayız. Ancak anlayış ve sistem her yerde aynıdır.
Burada bir dükkân kiralarken devletin ve milletin menfaatini düşünmeyen bir kişi ya da kişiler, milyon dolarlık işlerde de maalesef düşünmez ve düşünemez. Oysa milletin alın teriyle kazandığı, hatta tüyü bitmedik yetimlerin hakkının olduğu paraları böylece har vurup harman savurmak ne ile izah edilebilir?
Devlete ait bazı binaların boş durduğunu herkes biliyor. Bir bakanlığın ilinde boş binalar varken, başka bir bakanlık özel sektörden fahiş fiyatla yer, bina, daire kiralıyorsa bunda bir yanlışlık yok mu? Kim bu yanlış gidişe dur diyecek? Devlete ait bir kurumun kasasında milyarlarca lira olup da başka bir kurumun faizle borçlanması gibi bir yanlışlık bu.
Devletteki israfı durdurmak için özel bir bakanlık kurulsa yeridir. İsrafı durdurabilsek hem maddî hem de mânevî açıdan kazancımız artacak. “Bunlar küçük mesele. Türkiye çok büyük. Bu meseleler bizim gündemimizi meşgul etmez” diyen idareciler varsa bilsin ki devletteki israf önlenmeden “Büyük Türkiye” olmak mümkün değil.
Milleti ve devleti mahveden bu israf hastalığına mutlaka çare bulmak mecburiyetindeyiz. İdarecilere bir defa daha sesleniyoruz:
Milletin vergilerini israf kuyusuna atmayınız!