Cesur insanlara her yerde ve her zaman ihtiyaç vardır. Sadece kendisini değil, başkasını da düşünen, onların hakkını da savunan bu insanlar olmasa her halde hayat daha sıkıntılı olurdu.
Alkışlanacak bir cesaret ve hakkaniyet örneği de Avustralya’da yaşanmış. “İfsat komiteleri”nin reklâm ve karalaması sebebiyle insanları ‘iç’leriyle değil, ‘dış görünüşleri’yle değerlendiren bir Avustralyalı, karşısında oturan Müslüman bir aileye “Neden türban takıyorsun? Suriye’de birbirinizi öldürüyorsunuz. Kenya’da sizin çocuklarınız Hıristiyanları öldürüyor” diyerek sözlü saldırıda ve hakarette bulunmuş.
Aslen Pakistanlı olan ve birkaç yıl önce Avustralya’ya gelen Müslüman aile, bu sözlü saldırıya cevap vermeye fırsat bulmadan, insaflı ve cesur bir Avustralyalı devreye girmiş. Stacey Eden adındaki bu hanım, sadece başı örtülü olduğu için Müslüman kadının terörist gibi gösterilemeyeceğini söyleyerek tartışmaya katılmış. “İslâm korkusu” hastalığına tutulmuş olan itirazcı Avustralyalı ise, suçlamalarını sürdürmeye devam edince, cesur Stacey, “Kendisi için türban takıyor. Çünkü vücudunun gösterişsiz olmasını istiyor. Senin gibi insanların oturduğu yerden saygısızlık yapması için değil. Ne yaptıkları seni ilgilendirmez, biraz saygı göster, saygı. Bu zararsız kadınla alıp veremediğin ne? Eğer söyleyecek iyi bir şeyin yoksa kapa çeneni” demiş. (Yeni Asya, 18 Nisan 2015)
Bu hayalî bir haber değil, çünkü görüntüsü var ve internet dünyasında izlenip duruyor. Avustralya’daki bu tartışma duyulunca bütün dünyada büyük ilgi gördü. Milyonlarca kişi cesur Stacey Eden’i tebrik etti ve alkışladı. Bu gelişmeler üzerine Facebook sayfasına bir not yazan Eden, “Bu kadar küçük bir şeyin bu kadar büyük bir şey haline geleceğini düşünemezdim. İnsanların bana gönderdiği mesajları görünce gözlerim doldu” diye yazdı ve bir tebrik daha aldı.
Bu hadise bir değil bin ders alınacak türden. “İfsat komiteleri”nin yaymaya çalıştığı “İslâm korkusu”nun ne ölçüde etkili olduğu ortaya çıktığı gibi, adil, cesur ve hakkaniyetli insanlar da her yerde vardır. Üstelik bu hadisede, başörtülü Müslüman aileyi cesaretle savunan Stacey Eden’in kendisi başörtülü değil... Başörtülü değil, ama hakkaniyetli biri.
İlgili videoyu izleyenler, hakarete maruz kalan Müslüman ailenin mensubu Hafeez Ahmed Bhatti’nin sessiz kaldığını ve kendilerine ileri geri sözler sarfeden ‘itirazcı’ Avustralya’ya cevap vermediğini görmüştür. Haliyle bazıları bu tavrı, ‘pasiflik’ olarak da yorumlamış olabilir. Ancak, Hafeez Ahmed Bhatti farklı düşünüyor. Facebook sayfasında yaptığı açıklamda bunu ifade etmiş. Olay esnasında sessiz kalışının sebebinin, İslâmın herkese -sizden nefret edenler de dahil- karşı sevgi, saygı, hoşgörü ve sabır ile davranılmasını öğütleyen öğretileri olduğunu kaydeden Bhatti, yaptığı açıklamada, sakin kalarak İslâmın bir barış dini olduğunu ve agresif, ölçüyü aşan davranışları uygun görmediğini dünyaya göstermek istediğini belirtmiş.
Avustralya’da yaşanan bu hadise, Türkiye’de ve başka ülkelerde çok sayıda hakperest Stacey Eden’lere muhtaç olduğumuzu gösteriyor. Elbette Türkiye’de de ‘başkasının’ haklarını savunan hakperest insanlar var, ama daha fazla olsa kötü mü olur?
Bilhassa, 28 Şubat 1997 sürecinde ve darbe tehditlerinin havada uçuştuğu dönemlerde Stacey Eden’lere çok ihtiyaç duyuluyor. Dalgasız denizde kahramanlık yapan çok, ama fırtınalı günlerde denize çıkabilenler lâzım!