Conrad Hotel’de (İstanbul) “Barış, Kalkınma ve Dayanışma için Gençliğin Güçlendirilmesi” temasıyla düzenlenen İslâm İşbirliği Teşkilâtı (İİT) Gençlik ve Spor Bakanları 3. Konferansı’nda yapılan konuşmalarda İslâm âleminin dertlerine çareler aranmış.
Konferansa, İİT’ye üye 56 ülke ve 5 gözlemci ülkenin Gençlik ve Spor Bakanları ile İİT’ye bağlı kuruluşlar ile diğer uluslar arası kuruluşlardan temsilciler katılmış.
İslâm İşbirliği Teşkilâtı Gençlik ve Spor Bakanları (ICYSM) Başkanı Prens Abdullah bin Musa’ed bin Abdülaziz el Suud, İslâm âleminin içinde bulunduğu tabloyu değerlendirirken şöyle demiş: “Hayır işleri İslâm’ın faziletlerindendir. Bu toplantıda, geçmişe göre daha önemli ve daha etkin bir ortamda bulunmaktayız. Eğitimi de önemsemeliyiz. İslâm milletini oluşturan halkların daha etkin bir biçimde bir arada olması gerekiyor. Kin, taassub ve aşırı milliyetçilikten uzak durulmalı ve barış içerisinde bir mesaj verilmesi gerekiyor. (...) Özellikle de içinde bulunduğumuz şu sıkıntılı günlerden dolayı, daha etkin çalışmalar yürütmek zorundayız. Kapsayıcı ve insana dayalı programlar, ortaya koymalıyız. Hepimiz, biliyoruz ki başarının özünde ancak bunlar vardır.” (AA, 6 Eylül 2016)
Kin, taassub ve aşırı milliyetçilikten uzak durulması gerektiğinin hatırlatılması ve ilâve olarak “Eğitimi önemsemeliyiz” tesbitinin yapılması takdir edilmesi gereken bir bakış açısı. İslâm âlemi kinden, taassubdan ve ırkçılığı çağrıştıran milliyetçilikten uzak durabilirse sıkıntılarını geride bırakabilir. Hele hele eğitim meselesini birinci gündem maddesi haline getirebilirse çok isabetli bir tavır sergilemiş olur.
İslâm ülkelerinin bir ve beraber olması uzun dönemde dünya barışı için de bir teminattır. Maalesef cehalet, zaruret ve ihtilâf hastalığı İslâm âlemindeki birlik ve dirliğe büyük bir engel olarak karşımızda duruyor. Bu hastalıkları da ancak isabetli bir eğitim sistemiyle tedavi edebiliriz. Eğitim meselesinde yapılan yanlışların sadece yılları değil, asırları heba ettiğini görmek durumundayız. Türkiye’deki yap-boz eğitim sistemi buna en büyük delildir. Benzer problemler ve belki de daha büyükleri diğer İslâm ülkelerinin başındadır. İlk emri “Oku!” olan bir inanç sisteminin bu emri ihmâl etmiş olması anlaşılır bir durum değil.
İslâm âleminin birlikte hareket etmesi dünya barışına hizmet edecektir. Bir buçuk milyar insanın yüreklerinin ihtilâfa düşmediğini ve yüreklerinin topluca vurduğunu bir düşünün. Böyle bir beraberliği hangi ifsâd şebekesi ifsâd edebilir? İttihad-ı İslâm’ı arzu etmeyen ifsâd şebekeleri bunu bildiği için İslâm âleminin arasında ırkçılık fitnesini sokuyor.
İstanbul’da bir araya gelen 55 ülke temsilcisi işin farkında ise bu tuzağa düşülmemeli. Her temsilci kendi ülkesinde eğitim konusunu birinci gündem maddesi yapmayı başarabilirse birlik ve beraberliğe en büyük katkıyı yapmış olur.
İslâm âleminin temsilcileri, Yavuz Sultan Selim’in hissettiği endişeyi hissetmek durumundadır. Ki o, ihtilâftan kabirde bile rahatsızlık duyacağını ilân edip şöyle demiş:
“İhtilâf u tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihadken savlet-i a’dâyı def’e çaremiz,
İttihad etmezse millet, dâğ-dâr eyler beni.”