Mübarek Ramazan ayını idrak etmeyi nasip edip bizleri bayrama ulaştıran Rabbimize hamdolsun, şükrolsun.
Sayılı günlerin çabuk geçtiğine bir defa daha şahit olduk. Birinci gün, onuncu gün derken Ramazan ayının sonuncu günlerini de gördük.
Haziran ayına tevafuk eden bu seneki Ramazan ayında havaların umumî anlamda serin olması ve oruç tutanların ibadetlerini rahatça yerine getirmesi ayrı bir güzellik oldu. Bayramlar huzur, mutluluk ve sevinç günleridir, ama bu sevinci gölgeleyen hadiseler de yaşanıyor maalesef. İslâm âlemi ve ülkemiz çeşitli sıkıntı ve badirelerle karşı karşıya. Sönmesi beklenen Ortadoğu’daki ateş, daha da alevlenmek üzere. İslâm âleminin bayramları vesile kılıp uyanması en büyük temennimiz.
Siyasetçilerin bayram vesilesiyle yayınladıkları mesajlara bakılınca dertlerin farkında oldukları anlaşılıyor. Ne var ki bilinen çareleri hayata geçirmek konusunda ortak bir kanaate varılabilmiş değil. Mesajlardaki ana fikir, ‘birlikten kuvvet doğar’ anlamına geliyor. O halde bu tesbitlerin hayata geçirilmesini istemek ve beklemek milletin hakkı değil mi?
Hak, hukuk ve adalet konusundaki zaaflar bayram sevinçlerini de gölgeleme istidadı gösteriyor. Cezaevlerinin tıka basa dolu olması, kötü alışkanlıkların iyice görünür hale gelmesi, uyuşturucu/öldürücü kullanma alışkanlıklarının tahminlerden daha fazla yaygınlaşması bayram sevinçlerine gölge düşüren Türkiye gerçekleri arasında yer alıyor.
Mutlaka sevinelim, bayram edelim, ama dertlerimize çare arayışını da ertelemeyelim. Okulların tatile girmiş olması eğitim sistemindeki aksaklıkları unutmamıza sebep olmasın. Sigara başta olmak üzere her türlü kötü alışkanlıkların ilkokul seviyesine indiğini uzmanlar da ifade ediyor. Yarını beklemeden bugün gerekli tedbirleri alamazsak çok daha feci tablolarla karşılaşmamız mümkün olur ki böyle bir durumdan Allah’a sığınırız.
Türkiye’yi idare edenlerden talebimiz, kısa dönemli planlar yapmak yerine uzun dönemli planlar yapmalarıdır. Mesajlarına bakıldığında karşı karşıya olduğumuz dertlerin farkında oldukları anlaşılıyor. Onlar da haksızlıktan, adaletsizlikten, israftan, aday kayırmadan, bürokrasiden yana şikâyetçi oluyorlar. O halde bu hastalıkların çareleri bulunsun. Daha doğrusu bilinen çareler hayata geçirilsin. Hak, hukuk ve adaletin tesisi için ilk adımı idarecilerin atması icap eder. Yanlış yapanın yaptığı yanında kâr kalırsa o sistemde hakikî adalet tecelli edebilir mi?
Kısa gün kârı peşinde koşmak yerine mutlak surette kalıcı çareler aramak durumundayız. Bir günü kurtarmak kolay olabilir. Ama önemli olan yılları kurtarmaktır. Zor olan budur, ama millet ve memleket menfaatine olan da budur.
Ramazan Bayramı günlerini birlik ve beraberliğe vesile kılabilirsek ne mutlu. Bunun için fiilî ve kavlî duâları eksik etmeyelim. Birimizin derdinin hepimizin derdi olduğu kanaatiyle hareket edebilirsek engelleri aşmak çok daha kolay olur. Yoksa, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışı kimseye bir şey kazandırmaz.
Ya Rab! İdrak etmekte olduğumuz bayramları kalıcı kıl ve ülkemizi, milletimizi ve memleketimizi huzura kavuştur. Amin.