Bir Ramazan bayramını daha geride bıraktık.
Dünyanın dört bir yanından müjdeli haberler gelirken, bayramı buruk bir sevinçle yaşayanlar da oldu. Suriye, Irak ve Afganistan başta olmak üzere bazı İslam beldelerinde devam eden ‘kavga’lar bayrama gölge düşürdü. Bu ‘kavga’ların sona ermesi için dua etmeye devam edelim.
Suriye meselesi o kadar can yakıcı ki, toplamda 3 milyonu aşan bir mülteci, muhacir söz konusu. Komşuları arasında bu savaştan en çok etkilenenlerden biri de Türkiye. Muhacirlere maddi yardımlar yapılıyor olsa bile, sıkıntıları sona ermiş değil.
Lübnan’da da çok sayıda Suriyeli muhacir yaşıyor. Cebel Lübnan’daki ‘Hayat ve Umut’ isimli mülteci kampında zor şartlarda yaşayan Suriyeli muhacirler çok dertli. Gazetecilere açıklama yapan muhacirlerden biri, “Bayram kamp sınırlarında takılı kaldı. Gerçek bayramımız, ülkemize döndüğümüz, aile ve akrabalarımızla yine bir araya gelebildiğimiz gün olacak” demiş.
Muhacirlerin başka bir tesbiti daha var ki, ünlü profesörler, sosyologlar ve uzmanlara taş çıkartır. Daha doğrusu uzmanların dolamBaçlı yollardan ifade ettiklerini bu mülteciler ‘şak’ diye söylemişler. Başlarına gelen hadiselerden dolayı dünyadaki hükümetleri sorumlu tutan muhacirler, “Suriye halkı dünya hükümetleri ve liderlerinin elinde bir oyuncağa döndü. Ülkemizdeki krizin on yıllara uzamasından endişeliyiz” demişler. (AA, 18 Temmuz 2015)
Eğri oturulsa da doğru konuşulmalı: Dünya ülkeleri gerçek anlamda Suriye’de barış istemiş olsaydı melese bu noktaya gelir miydi? Aynı ülkeler, sadece kendileri için değil de, hak ve hukuku bütün ülkeler, bütün insanlar için istemiş olsa, ‘diktatörlük’ ile idare edilen hiç bir ülke kalır mıydı?
Her fırsatta ifade edilmeye çalışıldığı üzere; hak, hukuk ve adalet sadece ‘zengin ülke’lerin hakkı değil. Görünüşte maddi menfaatler için başka ülkelerin ‘zalim’ler eliyle idare edilmesine itiraz etmeyen ‘büyük devlet’ler; son tahlilde kendileri de hem itibar hem de para kaybediyorlar. ‘Komşu’ları huzurlu olmayan ülkelerin kendileri de huzurlu olmuyor. Afrika’dan ve diğer fakir ülkelerden Avrupaya doğru akan ‘mülteci seli’nin bir sebebi de bu değil mi? Zengin ve adil bir ülkede yaşayan hangi insan, ölümü göze alıp Avrupa yolculuğuna çıkar? Avrupa’ya mülteci akınını sona erdirmek isteyen yöneticilerin konuşması ve tartışması gereken asıl mesele budur. Dünyanın sahip olduğu zenginlikler adil bir şekilde paylaşılsın ki, mülteci akınları sona ersin.
Suriyeli muhacir çocukların sözleri de can yakıcı: “Salıncağımız, oyuncağımız yok. Bayram harçlığı da alamadık. Hiçbir şeyimiz yok. Burada durum çok kötü. Annemin bayram için alışveriş yapacak parası yok. Bayram geldiği için hiç sevinemedik.”
Temennimiz ve duamız, bir sonraki bayramda bu tablonun ortadan kalkmış olması ve sadece ‘zengin ülke’ vatandaşlarının değil, bütün insanların ve insanlığın bayram edebilmesidir.