Bugün itibarıyla Türkiye’yi idare edenlerin büyük çoğunluğu sıkıntıları aşmanın yolu olarak parlamenter sistemi bırakıp ‘başkanlık sistemi’ne geçmeyi görüyorlar.
Onlara göre bu sistem değişikliği yapılmış olsa her şey yoluna girecek, sıkıntılar aşılacak.
Keşke öyle olsa. Ancak şunu biliyoruz ki isimlerin ve resimlerin değişmesiyle hakikat değişmez. Temelinde hak, hukuk ve adaletin olmadığı bir sistemin sadece adının değişmesiyle neticeyi değiştirmez. Elbette başkanlık da bir sistemdir ve özünde iyi de olabilir. Fakat Türkiye’de istenenin başkanlık olup olmadığı bile tartışmalıdır. Bilindiği üzere bu sistemin uygulandığı ülkeler var. Türkiye için istenen sistemin hangi ülkedeki uygulamaya benzeyeceği bile ortaya konulabilmiş değil. “Başkanlık da başkanlık” deniliyor, ama ayrıntılar net değil.
Düşünün ki AKP Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım bile, “Toplumun yeni anayasa ve başkanlık konusunda daha fazla bilgilenmeye ihtiyacı var. Anketler bunu gösteriyor. Başkanlık sistemine destek artmakla birlikte başkanlığın detaylarının ne olduğu konusunda yeterince mesafe almadığımız da bir gerçek” demek durumunda kalmış. (AA, 26 Haziran 2016)
Peki, bunca reklâm bunca propangandaya rağmen başkanlık konusunda millet ‘ikna’ olamamışsa daha fazla ısrara gerek var mı? İnsanları ikna konusunda yeteri kadar mesafe alınamadı, çünkü işin özünde yanıltma var. “Başkanlık gelsin, bütün sıkıntılar sona erer” demek en basit ifadesiyle millete eksik ve yanlış bilgi vermek anlamına gelir.
Bu tesbiti yapanlar şunu da düşünmeli: Aylardan beri her vesile ile millete başkanlık reklâmı yapılıyor. Günün 25 saatinde canlı yayın yapan TV’ler başkanlığın faziletlerini anlatıyorlar. İlgili ilgisiz her yerde çare olarak başkanlık gündeme getiriliyor. Bunca reklâm ve tanıtımdan sonra insanlar buna destek vermiyorsa düşünmek gerekmez mi? Başkanlık sisteminin Türkiye için istendiği kanaati taraftar bulmuyor. Kim ne derse desin, bunu bir kişi istiyor. İsteyebilir, istemek hakkıdır; ama bu isteğin haklı bir istek olmadığı da söylenmelidir. Düşünülsün ki nikâh şahitliğinde bile konu gelip başkanlık sisteminin faydalarını anlatmaya dayanıyor. Kişi için sistem değişikliği talep etmek kişinin kendisine de fenalıktır.
Başkanlık sistemine geçmeyi konuşmak tartışmak başkadır; bunu Türkiye’nin birinci gündem maddesi haline getirmek farklıdır. Hele ülkemizin onlarca yüzlerce büyük derdi varken onları konuşmak yerine gündemi bu noktaya kilitlemek isabetli bir tercih olamaz.
Star yazarı Ahmet Taşgetiren bile geçen gün bir yazısında bilmana cumhurbaşkanına “eğitim bakanlığı yapmasını” tavsiye etti. Taşgetiren şöyle yazmıştı: “Sayın Cumhurbaşkanım, ‘Eğitimde bir lider’e ihtiyaç var ve siz orada konuşurken ‘Neden Tayyip Bey bu liderlik kapasitesini eğitim alanında devreye sokmasın’ diye düşündüm. (...) Biliyorum ki, gördüm ki, 14 yıl içinde gençlere liderlik yapılamadı. Tüm kademelerdeki öğrencilere, öğretmenlere, akademisyenlere, siyasî aidiyetlerinden bağımsız olarak sırf çocukları üzerinden ilişkilerle velilere liderlik yapılamadı ve bu yüzden de eğitim alanında oluşması gereken heyecan oluşamadı. 6 bakan değişti, bu, sadece bir liderlik arayışını ifade etmek bakımından anlam taşıyor. (...) ‘Cumhur’başkanlığınızın tam da burada gerçek hüviyetini bulacağı kanaatindeyim.” (Star, 23 Haziran 2016)
Demek ki Türkiye’nin birinci gündem maddesi başkanlık sistemini tartışmak olmamalı.