Hatırlanacağı üzere Isparta’nın Barla nahiyesi/köyü, Risale-i Nur’un telif edilmeye başlandığı ilk merkezdir. “Kimse duymasın, kimse bimesin” diye bu ücra köye sürgün edilen Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, milyonların imanını kurtarmaya vesile olan Risale-i Nur Külliyatını burada telif etmeye başlamış.
O yıllarda neler yaşandığının bilinmesinde fayda var. Sayıca az, ama ihlâslı talebeler sayesinde Risale-i Nur hizmeti bu günlere gelmiştir. Risale-i Nur’un telif edildiği ilk yıllarda yaşananlar, bir bakıma o günlerde yazılan lâhikalarla, mektuplarda anlatılmış. İşte, Barla’da yazılan ve “Barla Lâhikası” olarak Risale-i Nur Külliyatına dâhil edilen eser bu bakımdan da önemlidir.
Barla Lâhikası’nda dikkat çeken mektuplardan biri de “Eğirdir Müftüsüne Son İhtar” başlığını taşıyan mektuptur. Mektuptan anlaşıldığı üzere, dönemin Eğirdir Müftüsü, Bediüzzaman’ın Barla’daki hizmetlerine ‘rakibâne’ bir tavır içine girmiş ve oğlunu da Barla’ya göndererek Üstad aleyhinde faaliyetler yapmasını temin etmiş. Bunun üzerine dönemin müftüsüne mektup yazan Üstad Bediüzzaman, ‘gayet mülâyim bir surette’ ihtar ve ikazlarda bulunmuş.
Düşünün ki Bediüzzaman, Barla’da iman hizmeti için çalışırken; o hizmete ‘rakip’ olarak bir müftü ve oğlu devreye sokuluyor. Bediüzzaman, dönemin müftüsüne seslenirken, ortaya çıkan ‘menfi durum’ sebebiyle mânen mes’ul olduğunu da hatırlatıyor ve “Ya gel sebep olduğun bozulmayı ıslah için burada çalış, ya da oğlunu buradan çek” meâlinde seslenmiş.
Öyle ki, müftü ve oğlunun ‘çalışmaları’ sonrasında, daha önce Bediüzzaman’a dost olan bir zat, Ramazan ayında ziyaret ettiği Bediüzzaman’a Hülâgu ve Cengiz vâkıalarını okumasını tavsiye etmeye başlıyor! Mektuptaki ‘haşiye/dipnot’ da ibretlik: “Sizi bütün bütün gücendirmemek için kısa kesiyorum. Kardeşim Hakkı Efendi’nin hatırı için ben hakkımı helâl ederim. Fakat, bizi istihdam eden ve hizmetine kabul eden Kur’ân-ı Hakîmin darbesinden korkmalı; belki o helâl etmez!” (Barla Lâhikası, (Mektup no: 170) s: 320-324)
Barla Lâhikası’nda yer alan ve Risale-i Nur’un ‘farkı’nı ortaya koyan bir mektup da Re’fet Barutçu Ağabeyin imzasını taşıyor. Bediüzzaman’a mektup yazan talebesi Re’fet Ağabey şöyle demiş: “Fakirin bir nokta çok hayretini mucîb oluyor. Sizden bir meselenin izahını ricâ ediyorum. İzah ediyorsunuz. O izahta da, muhtaç izah noktalar bulunuyor. Öyle lâtif ve şümullü cümlelerle cevap veriyorsunuz ki, o cümleleri de anlamak için suâl icâb ediyor. Bundan şu netice çıkıyor ki, Sözlerinizin her satırı, bir kitap teşkil edecek kadar şümullü ve mânidârdır. İstenildiği kadar izah olunabilecektir.” (Barla Lâhikası, [161. mektup] s.: 310)
Sabri Ağabeyin Üstad Bediüzzaman’a yazdığı ve yine Barla Lâhikası’nda yer alan mektup da, Nur Talebeleri’nin Risale-i Nur’a teslimiyetini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Kitapta yer alan mektubunda Risale-i Nur’un kıymetini en iyi şekilde takdir eden Sabri Ağabey şöyle demiş: “Bu Nurların kâffesi deccallara mahsus ve müstahzar elmas gülleler ve ehl-i iman için menba-ı envâr-ı hakâik olan Kur’ân-ı Hakîm’den son asırda nebean etmiş, binler âb-ı hayat-ı bâkiye hazineleridir.” (s., 3115)
Bediüzzaman’ın Barla’daki talebelerinin ihlâs ve samimiyetini göstermesi bakımından Süleyman Ağabeyin halini de hatırlamak lâzım. İlgili mektuptan anlaşıldığına göre Üstad Bediüzzaman’ın Süleyman adlı talebesine hücum edilmiş ve “Said’in sayesinde yaşıyor”, yani “menfaat için onun yanındadır” mealinde iftira atılıyor. Bediüzzaman, talebesine atılan iftira üzerine yazdığı mektupta, bu talebesinin kendisinden bile hediye kabul etmediğini ilân ediyor. Hatta bir defasında, çocuklarına vermesi için üzüm ve kayısı gibi şeyleri, “Almaya mecbursun” diyerek kabul ettiriyor. Ama hemen akabinde, o ‘hediye’lerin karşılığı olarak değirmende buğday öğüterek Üstadına götürüyor. Bu derece hassas, bu derece Üstad’ın ‘istiğna’ düsturunu sahiplenmiş bir talebe. Atılan iftiralara sevinen talebesi Süleyman’a, Bediüzzaman şöyle diyor: “(İftiralar) Sana iyidir; hizmet-i Kur’ân’a zarardır! Onun için hakikat-i hâli beyan ediyorum; tâ ehl-i bid’a bilsin ki, ihlâs ile, Allah için çalışıyorlar.” (Barla Lâhikası, [171. mektup] s. 324-328)
Evet, Risale-i Nur hizmeti ihlâsla, samimiyetle, Nurlara teslimiyetle bu günlere geldi. İnşâallah kıyamete kadar da bu şekilde devam eder ve edecek. Âmîn.