Avrupa’nın iki farklı yüzü ve yönü olduğu gibi İngiltere’nin de yekpare olmadığını gösteren dikkat çekici bir gelişmeye şahit olundu.
İngiltere Başbakanı David Cameron’un başlattığı tartışma, milletvekillerinin de katılmasıyla iyice alevlendi.
“Batı”da başlatılan kampanyalar ekseriyetle İslâm aleyhinde yürütülürdü. Bu defaki kampanya İslâmın lehinde, onun doğru anlaşılması için ve yanlışlara itiraz gayesiyle başlatılmış.
Bilindiği üzere, ne zaman, nerede ve nasıl kurulduğu muamma olan bir ‘örgüt’, kendisini “İslâm Devleti” olarak tanıtıyor. ‘Adam kesme ve bombalama’ görüntüleriyle gündeme gelen bir örgütün “barış” demek olan İslâmla birlikte hatırlanması en başta Müslümanlara hakaretti. Bu örgütün İslâmla birlikte hatırlanmasına daha ilk günden itiraz edilmişti, ama bilhassa haber kaynakları ısrarla “İslâm Devleti” demeyi sürdürdü.
Neticede, İngiltere Başbakanı David Cameron bir açıklama yapmış ve İngiliz medya kuruluşu BBC’nin haberlerinde IŞİD için “İslâm devleti” ifadesi kullanmasına itiraz etmişti.
Cameron’un itirazı 120 İngiliz milletvekilinden de destek görmüş ve onlar da BBC’nin IŞİD’e “İslâm Devleti’ demesine itiraz eden ortak bir mektup yazmış. BBC’ye gönderilen mektupta “İslâm devleti” ifadesinin kullanılmaması gerektiği, çünkü “bunun gereksiz yere İslâmî aşırıcılara itibar sağlamak anlamına geldiği” ifade edilmiş.
BBC Genel Müdürü Tony Hall da bu yöndeki çağrılara cevaben kaleme aldığı makalede “Sadece ‘İslâm devleti’ ifadesi kullanmanın böyle bir devletin var olduğu anlamına geleceğinin ve bunun yanıltıcı olduğunun farkındayız. Biz de bundan sonra ‘Sözde İslâm Devleti’ ifadesini kullanacağız” demiş. (AA, 4 Temmuz 2015)
Avrupa’yı, hatta dünyayı tesiri altına alan ‘İslâm korkusu’nda bu yanlış tarif ve tanımların tesiri yok mu? İslâm denildiğinde akla silâhlı insanların gelmesi, kelime anlamı bile ‘barış’ olan İslâma hakaret değil mi? “Avrupa’nın dessas zalimleri ve Asya münafıkları”nın piyasaya sürdüğü bir ‘örgüt’ün İslâma perde ve gölge olmasına en başta İslâm dünyası itiraz etmeli değil miydi? Elbette itiraz edildi, ama bu itirazlar konuşmalarla sınırlı kalmamalıydı. Hangi niyetle olursa olsun, İngiltere Başbakanı Cameron’un BBC’ye yaptığı çağrının benzerleri çok daha önce bütün İslâm dünyasında yapılmalıydı. Niçin “ifsat şebekeleri”nin isim tuzaklarına düşelim?
Hepimiz biliyoruz ki, isimlerin değişmesiyle hakikatler değişmez. Dün başka ‘örgüt’ler vardı, muhtemelen yarın da başka ‘örgüt’ler olacak. Tamamın maksadı, ‘barış dini İslâm’ı gölgelemek ve perdelemektir. Yoksa, dünyayı esir almış gibi görünen bir ‘örgüt’, bir anda gündemden düşer miydi? Nerede Afganistan ve Pakistan’daki savaşları alevlendiren ‘örgüt’ler?
Vaktinde ve zamanında o örgütleri kuranlar, her halde isim değişikliği yapmak istedi. Neticede yeni ve daha zararlı örgütler korku ve dehşet saçıyor. Muhtemelen bu örgütler de işleri bittiğinde bir kenara atılacak ve yeni isimlerle yeni örgütler sahaya sürülecek.
Tamamının, İslâmı perdelemek için gündeme taşındığının farkına varabilirsek tesirleri de kırılır inşallah.