Başta Avrupa olmak üzere bütün dünyada insanların İslâm’dan ve Müslümanlar’dan korkması ve ürkmesi için çok sinsi faaliyetler yapıldığını bilmeyen yok.
Bu korkuyu yayanların maksadı insanların İslâmı doğru bir şekilde tanımalarına engel olmak istemeleridir. Biliyor ki insanlar İslâm’ı doğru şekilde tanımış olsa büyük ölçüde Müslüman olup İslâma teslim olacaklar.
İslâm’ı bilmeyenlerin Müslümanlar’a ve onların ibadet yerleri olan camilere saldırmaları da bir neticedir. Çünkü insan bilmediği şeye düşman olur.
Bu düşmanlığı ortadan kaldırmanın yolu da İslâm’ı bütün insanlara doğru bir şekilde bildirmek, tanıtmak. Tabiî ki bu da sözden ziyade fiillerle, bizzat göstererek, yaşayarak mümkün olur.
Almanya’da meydana gelen cami saldırıları hakkında açıklama yapan bazı Almanlar, şiddetin asla bir çözümün parçası olmayacağını ifade ederek, camileri hedef alan saldırıları kınamışlar. Meselâ, eğitim bilimci Valeria Aebert, “Kim kime karşı suç işliyorsa hepsini kınıyorum. Birlikte açık, barışçıl bir diyalog ortamında konuşarak, meseleler üzerinde bir anlaşmaya varmak çok önemli” demiş. (AA, 15 Mart 2018)
Dinî bilgiler konusunda uzman olan Dr. Werner Höbsch ise “Şiddet asla çatışmaların çözümü olamaz, ancak diyalog çözüm olur. Bundan dolayı camileri ve insanları hedef alan bütün eylemler kınanması gerekir” tesbitinde bulunmuş.
Almanya’nın Brühl şehrinde yaşayan Winfried Müller ise insanların diyalog ve barış arayışı içinde olması gerektiğini hatırlatıp, “Bu değerlerin saldırıya uğradığı yerde birlikte yan yana durarak barışı korumamız gerekir. Bütün imkânsızlıklara rağmen doğru araçlarla yol aldığımız zaman, gerçek hedef olan ‘barış ve merhamet’ mutlaka kazanacaktır” ifadelerini kullanmış.
Aynı konu hakkında Berlin’deki Federal Basın Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) Başkanı Aiman Mazyek’ın tesbiti de çok dikkat çekici. Mazyek, Almanya’da saldırıya uğrayan camilerin ‘Almanya camileri’ olduğunu belirtip şöyle demiş: “Bizim ülkemiz Almanya, Cumhurbaşkanımız Frank Walter Steinmeier, Başbakanımız Angela Merkel. Buraları Almanya’nın camileri. Bu camiler Türk ve Arap Camii değil, Alman Camii. Bir imam Türk veya Arap kökenli olursa olsun din adamıdır. Camilerin yakılması ülkemizin yakılması anlamına gelir.”
“Doğru araçlarla yol aldığımız zaman, gerçek hedef olan ‘barış ve merhamet’ mutlaka kazanacaktır” diyen ve “Bu camiler Türk ve Arap Camii değil, Alman Camii. Camilerin yakılması ülkemizin [Almanya] yakılması anlamına gelir” diyen anlayış “bahtiyar anlayış” ve bu insanlar “bahtiyar insanlar” olarak isimlendirilemez mi?
Bu tartışma ve tesbitler de gösteriyor ki dünyanın her yerinde “cami yakan caniler” olduğu gibi “camileri savunan bahtiyar insanlar” da vardır.
Türkiye’nin ve İslâm dünyasının yapması gereken şey, bu insanlarla birlikte hareket ederek İslâm’ı doğru bir şekilde dünyaya anlatmak olmalı. Cami yakanlarla meşgul olmaktan ziyade ‘bahtiyar insanlar’la bir araya gelebilirsek camilerin yakılmasına da mani olunabilir.
Bütün dünyadaki bahtiyar insanlar uyanık olmalı vesselâm.