Türkiye’yi idare edenlerin bulduğu bir ‘ara formül’le cep telefonu ile haberleşmede 1 Nisan 2016 itibarıyla “4.5G” sistemine geçtik.
Tabiî ki isteyen geçti, istemeyen ‘eski sistem’de kaldı ve kalmaya devam edebilecek.
Teknoloji ehli değiliz. Yanlış bilgi vermek de istemeyiz. Ama ‘sanal âlem’de herkesin ulaşabileceği şu bilgiyi de paylaşmakta fayda var: Haberleşmede ‘dördüncü nesil kablosuz telefon teknolojisi’ olan 4G, ilk olarak 2007 yılında Güney Kore’de kullanılmaya başlamış ve şu anda 50’ye yakın ülke bu hizmetten yararlanıyormuş. Aslında Türkiye, “4G”ye geçecekmiş. Amma velâkin, 26 Mayıs 2015’de yapılması planlanan ihale ‘idarecilerin’ 4G yerine 5G teknolojisine geçilmenin daha sağlıklı olacağını söylemesi üzerine 26 Ağustos 2015’e ertelenmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan o günlerde yaptığı açıklamada, 4G teknolojisiyle ilgili olarak ‘çöplük olur’ demiş ve yeni arayışlara başlanmıştı. Elbette Türkiye’nin mümkün olan en iyi teknolojiyi kullanması talep edilir, ama bunun için gerekli maddî ve manevî imkânlar yoksa, sadece istemekle bu temin edilebilir miydi? Bürokratlar bir ara formül olarak ‘4.5G’yi bulmuş oldular. Aslında geçilen sistem 4G, ama 5G’yi de akla getirsin, idarecilerin de gönlü hoş olsun diye “4.5G” (4’den 5’e geçiş!) gibi bir ‘akıl oyunu’na sığınmışlar. Her ne ise...
Yeni sisteme geçildi diye sevinen çok, ama işin üzücü bir yanı daha varmış. Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkanı Hasan Atak, “Türkiye 4.5G ile cep telefonu mezarlığına dönecek. Tüketici, 4.5G telefona geçmesinin gerekip gerekmediği konusunda iyi düşünmeli, milyarlarca lira, gereksiz tüketim yüzünden çöpe gitmemelidir” ifadelerini kullanmış. (Zaman g., 4 Nisan 2016)
Konuya ilişkin yazılı bir açıklama yapan TÜDEF Genel Başkanı, söz konusu teknolojiye geçişin Türkiye’nin cep telefonu ithalatında patlamaya neden olacağını belirterek, “Geçen birkaç yıl içinde (yaklaşık olarak) 2 bin lira ödenerek alınan birçok telefon artık 4.5G’li değil diye ucuza satılıp, 4.5G ile uyumlu telefonlara binlerce lira para ödenecektir. Üstelik bu telefonların yüzde 93’ü de dışarıya döviz ödenerek alınan ithal ürünlerdir. Unutmayalım ki bu telefonlar için Türkiye 16 yılda 23,4 milyar dolar para ödedi” demiş.
4.5G, iddia edildiği gibi yeni bir israfa yol açacaksa bunun bedelini hep birlikte ödemiş olmayacak mıyız? Ülkemiz, son 16 yılda sadece cep telefonu ithalatına 23 milyar dolardan daha fazla para ödemişse iki defa düşünmek icap etmez mi? 23 milyar dolar para ile neler yapabileceğimizi hiç düşündük mü? Acaba, 10 milyar dolarlık bir yatırımla gerçek anlamda “yerli cep telefonu” imal edilemez miydi?
Kavgayı, kargaşayı, suçlamayı ve en başta da ‘boş övünme’yi bir yana bırakıp bu meselelere kafa yormak gerekmez mi? Parçaları ithal edip ‘yerli’ diye sunduğumuz cep telefonları gerçek anlamda yerli mi? Yazılımları ‘yerli’ olmayan ürünlerle kendimizi avutmasak daha iyi olmaz mı? Çalışalım, çalışanları teşvik edelim ve daha çok şeyin yerlisini yapalım.
Ne yazık ki ‘övünme’kten çalışmaya ve gerçekleri görmeye vakit kalmıyor. Sonra da “Ülkemiz teknoloji çöplüğü oluyor/olacak” diye haklı olarak şikâyet ediyoruz. Kendi düşen ağlarsa, ona el uzatan olur mu?