Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı büyük darbe musîbetinden en az zararla çıkabilmek için yoğun gayret sarfetmek gerekiyor.
Darbecilerin mümkün olan en ağır cezayı alması gerektiği tartışmasız bir konu. Öyle adaletli ve hak ettikleri büyük bir ceza olmalı ki bir daha hiç kimse darbe yapmaya teşebbüs edemesin.
Bu tartışmasız gerçek önümüzde durmak şartıyla, hırsla ve kızgınlıkla hareket etmemek gerektiği de unutulmamalı.
Adaletle değil de hırsla hareket edilirse cemiyetin bünyesinde tedavisi zor yaralar açılır.
Darbe sonrası ortaya çıkan görüntüler, darbeye teşebbüs edenlerin insaf ve izandan yoksun olduğunu herkese gösterdi. Maalesef, akla gelmeyen hadiseler yaşandı. Milletin emrinde olan ve olması gereken kişilerin millete silâh doğrultması, daha da ileri gidip yüzlerce cinayet işlemesi akıl alır şey değil. Hele hele helikopterden ateş etmek suretiyle toplu infaz çağrıları tam bir cinnet hali olsa gerek. Zaten aklı başında bir insanın böyle çirkin bir işe tevessül ve teşebbüs etmesi de mümkün değil.
İdarecilerin adım atarken bir değil bin defa düşünmesinde fayda var. Bazı kararların telâfisi zor olur. Cemiyette meydana gelen kırılmaların tamir ve tedavisi kol kırığının tedavisi gibi olmaz. Önemli olan zor ve sıkıntı dönemlerde isabetli adımlar atabilmektir. Hırsla hareket etmek nefislerin hoşuna gidibilir, ama son tahlilde fayda vermez. Türkiye’nin menfaati, birlik ve bareberliğin devam etmesindedir. Yangın vaktinde su taşıyan olmak en iyisidir.
Hain darbeyi planlayanların bir hedefi de Türkiye’yi Avrupa Birliği sürecinden uzaklaştırmak olabilir. Belki bu uzaklaşmakdan dolayı memnun olanlar olabilir, ama şu unutulmasın ki darbeler serisinin sona ermesi AB sürecine bağlıdır. Türkiye’nin yakın tarihi şahittir ki ne zaman AB süreci ilerlemiş, ona uygun hukukî ve siyasî adımlar atılmış; Türkiye daha rahat ve daha huzurlu olmuştur. Son 15 yılda atılan adımlar, açıklanan ‘demokratikleşme paketleri’ buna delil değil mi?
Bundan önceki darbe ve müdahalelerin de Türkiye’yi Avrupa Birliği sürecinden uzaklaştırmak olduğu ortaya çıkmamış mıydı? 12 Eylül 1980 öncesi iyi giden AB-Türkiye ilişkileri, askerî darbe ile kesilmiş, askıya alınmış ve yeniden AB sürecinin başlaması yıllar sürmüştü. Darbecilerin kurduğu bu tuzağa yeniden düşmemek gerekir.
Darbecilerin umduğu ve beklediği desteği bulamamış olmasında ağır aksak da olsa devam eden AB üyelik sürecinin payı yok mu? O halde bu süreci aksatmadan devam etmekte milletin ve memleketin menfaati vardır. Süreç devam etsin ki darbeciler destekçi ve taraftar bulamasın.
Çok zor ve çetin bir sürece girilmiş durumda. Bu süreci en az zararla atlatmak için fiilî ve kavli duâya ihtiyaç var. Mülkün temeli olan adaleti sağlam tutarak darbeciler bertaraf edilmeli. Öte yandan kurunun yanında yaşların yanmaması için de azamî dikkat edilmeli. Birinin hatası sebebiyle eşini, akrabasını, bir başkasını suçlama hatasına düşmeden kılı kırk yarmak gerekir.
Yangını söndürmek isteyenler ateş ve körük değil su taşımak durumundadırlar. Bu fitne fesat ve darbe yangınını öyle bir söndürelim ki bir daha alevlenme imkânı bulamasın.