Kabul etmek lâzım ki Türkiye'nin Avrupa Birliği müzâkereleri yolu çok inişli ve çıkışlı oldu.
Üyeliğe bir adım daha yaklaştık diye düşünürken bir rüzgâr esti ve belki de bin adım geri düştük. Sonra yeniden yolculuk başladı ve bu defa başka mâniler ortaya çıktı.
Pek çok hâdise gibi, yaşanan son ekonomik ve siyasî tartışmalar da gösterdi ki Avrupa Birliği üyeliği Türkiye'nin menfaatinedir. Elbette belli noktalarda zararlar da olabilir, ama üyelik, umumî anlamda millet menfaatinedir. Bununla birlikte ülkemizin AB üyesi olmasında Avrupa'nın da menfaati vardır. İki tarafın da kazanacağı bir yolculuktan, bir anlaşmadan ve bir üyelikten söz ediliyor. İdarecilerimizin zaman zaman sarfettiği gibi: Sen de kazan, ben de kazanayım.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyeliğinin her iki taraf için de doğru olduğunu belirterek, "Bu proje başarılı olmalıdır. Hiçbirimiz mükemmel değiliz, ancak hepimizin bu kadim kıt'anın geleceği için söyleyecek sözümüz, sağlayacak katkımız var" demiş: (AA, 11 Ocak 2017)
Londra'da düzenlenen "Türkiye-AB Sivil Toplum Toplantısı: Avrupa'nın Geleceği" konulu toplantıya katılan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu şöyle demiş: "AB'yi şikâyet ediyoruz. Zîra, Birleşik Krallık hâlâ AB üyesi. Hem de AB'nin en önemli üyelerinden birisi. Türkiye-AB ilişkileri, uzun bir tarihî geçmişe sahip. İlişkilerimizde Birleşik Krallık hükümetlerinin her zaman yapıcı katkıları oldu. Bu tarihî süreçte ilişkiler için bazı kilometre taşları var. Kuşkusuz bunlardan en önemlisi de 2005'teki katılım müzâkerelerinin başlatılmasıdır. Aradan geçen sürede Türkiye'nin AB'ye katılım süreci maalesef başarılı olamadı. Esasen, Türkiye'nin AB'ye üyelik projesi doğru bir projedir. Türkiye için doğrudur, AB için de doğrudur. Avrupa kıt'ası için doğru bir projedir. Arka planında ciddî bir vizyon ve öngörü vardır. O nedenle bu proje başarılı olmalıdır."
Hisarcıklıoğlu, AB'nin temel değerleri olan, insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlık haklarına saygı, piyasa ekonomisi gibi değerlerin herkesin ortak değerleri olduğunu, bu değerlerin kıt'adaki bütün ülkelerde yerleşmesinde Avrupa bütünleşmesinin çok önemli bir çıpa görevi gördüğünü de hatırlatmış.
Türkiye'nin AB yolculuğuna bu pencereden bakmakta fayda var. İnsan onuruna saygı, demokrasi, hukukun üstünlüğü, piyasa ekonomisi gibi değerlerin 'herkesin ortak değeri' olaması, olabilmesi çok mühim. Bugün için bunları Avrupa Birliği temin ediyorsa ona bu sebeple sahip çıkmak gerekir.
Alsında bu değerler bizim asırlardır sahip olduğumuz değerlerdir. Ancak kıymetini bilmediğimiz için bize küsüp, sahip çıkan ellere, Avrupa'ya gitmişler. Tarihte dünyaya adaletiyle örnek olan kimdir ve o tavrı nasıl ortaya koymuştur? Kaybettiğimiz, bize küsen ve başkalarının eline geçen iyiliklere, doğrulara, güzelliklere "başkasının elinde diye" itiraz mı edilecek?
Bütün iyilikler insanlar içindir ve insanlığın ortak değerleri olmalıdır. AB projesi bunu sağlıyorsa ona sahip çıkmak milletin menfaatinedir. Başkaları başka şekilde tarif edebilir ya da itiraz edebilir. Bizim tarif ettiğimiz şekliyle AB böyle olmalı ve bu sebeple sahip çıkılmalı. Unutmayalım: "Ayı"larla kavga ederken yardıma gelen kim olursa olsun yardımı geri çevrilmez. Temiz su içmek için kuyu kazmaya devam edilsin.