Cumhurbaşkanı’nın son Amerika ziyaretinin ayrıntıları, en iyimser yorumcuların değerlendirmeleriyle bile Washington’dan eli boş dönülüp düğümlerin çözülemediğini ortaya koyuyor.
Şu çarpıklığa bakın ki, Amerika’nın pek çok şehrinde Amerikalılar bile “Irak’a uydurma kitle imhâ silâhları gerekçesiyle saldırı ve işgali” hatırlatıp, Suriye’ye yeni saldırı dalgasını protesto ederek, Pentagon ve CIA’ya “Elini Suriye’den çek!” uyarısında bulunurken, Ankara’dakiler ABD’nin Suriye saldırısını öven Telaviv’dekiler gibi desteklediler.
Başta BM Genel Sekreteri ve birçok uzak ve yakın ülke, “Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve Müslüman karşıtlığı”nı eleştirip, Trump’a “gerginliği tırmandıracak ve Suriye halkının acılarını daha da derinleştirecek her türlü eylemden kaçınması” çağrısını iletirken, Ankara açıkça saldırıyı savundu.
Özetle, Tump’un tehditkâr, agresif çıkışları Ankara tarafından hep “anlayış”la karşılandı. O denli ki Amerika yolunda Cumhurbaşkanı, Trump’un “eğit-donat” ile Suriye toprakları üzerinde “uçuşa yasak güvenli bölge” ihdasını övüp, “Obama yönetimi, Suriye ve Irak meselesini Trump’ın kucağına bırakmıştır” diye kayırıldı.
“GÜVENCELER”E GÜVENİLMİYOR…
Ne var ki, bütün bunlara rağmen Ankara’dakiler Trump’tan istediğini alamadı. Cumhurbaşkanı’nın ziyâretinin hemen öncesinde, Trump Ankara’nın “terör örgütü” ve “kırmızı çizgisi” olarak ilân ettiği PYD/YPG’ye ağır silâh kararı imzaladı.
Erdoğan’ın Trump’a Türkiye’nin rahatsızlığını bildirip YPG’ye ağır silâh desteği gözden geçirmesini istediği günde, Amerikan heyetinin başkanı Trump’un IŞİD özel temsilcisi Brett McGurk ile Türkiye’nin başına dört milyon lira ödül koyup “kırmızı liste” ile aradığı PKK’lı “Şahin Cilo” kod adlı terörist başı yan yana oturup işbirliğini ve Rakka operasyonunun detaylarını tesbit ettiler.
Bundandır ki, Amerikalıların “Ankara’nın ilettiği raporları inceleyecekleri ve Türkiye ile istihbarat işbirliğini arttırılacağı vaadleri ile” Türkiye’nin gazını alıyor.
İçte de hâlâ ortada ihtimalli beklentilerle kamuoyu oyalanıyor. Çünkü, her ne kadar “Ankara’nın beklentileri”nin Washington tarafından anlaşıldığı dile getirilse de, Amerikan yönetiminin verdiği “güvenceler”e Ankara’dakiler de güvenmiyor.
“Görüşmelerin çok olumlu ve fevkalâde yararlı geçtiği”ni iddia eden AKP temsilcileri ve Dışişleri Bakanı’nın “Silâhların YPG – PKK’nı eline geçmemesine dair teminat verdiler, ama Münbiç örneğinden hareketle biz temkinli karşılıyoruz” kaygısı bunun ifâdesi.
Yine Cumhurbaşkanı’nın, “YPG’nin yer aldığı bir operasyonda biz yokuz” tariziyle siyasî iktidarın da “Trump yönetiminin verdiği ‘güvenceler”e güvenmediğini söylemesi bu gerçeğin ikrarı.
“NOKTA MESÂBESİ” NE OLACAK?
Bütün bunlara karşı garip garip olan, Ankara’dakilerin son ana kadar, Musul’den sonra IŞİD’in en önemli merkezlerinin başında gelen oldukça riskli ve tehlikeli IŞİD’in merkezi Rakka’ya askerî operasyona katılma ısrarı. Gerçekten, Türkiye Rakka operasyonuna katılmakla ne kazanacak?
Sonra düşülen vartada Cumhurbaşkanı, “Şimdi de nihâî görüşmede nihâî kararımızı vereceğiz. Trump’la görüşme ‘nokta mesâbesi’nde olacak” serzenişindeki “nokta mesâbesi” ne olacak?
Hülâsa, haftalarca propaganda edilen ziyaret, Ankara’nın o denli açık itirazına rağmen Trump’un Türkiye’yi küstürme pahasına “YPG’ye ağır silâh verme” emr-i vakisiyle daha başlamadan bitmiş.
Ve bir defa daha beklentileri karşılanmayan ve politikaları iflâs eden Ankara’nın öngörüsüz politikaları çıkmaza sokulmuş. Türkiye’nin manevra alanı daraltılmış, elindeki bütün kozları alınmış…
Bu açmazda Ankara şimdi ne yapacak?