Bilindiği gibi en son Haziran başında Meclis Plân ve Bütçe Komisyonuna âdeta dayatılan “torba yasa” milletvekillerinin serzenişlerine rağmen, yaz sıcağında Ramazan’da inadına çıkarıldı.
Başta 301 maden işçisinin can verdiği Soma fâciası yaralarını sarmak için çıkarılacağı belirtilen ve alt komisyondan gelen 61 maddeye eklenen maddelerle 148 maddeye çıkarılan “torba yasa”, beraberinde birçok tartışmayı getirdi.
Çoğu komisyon üyeleri tarafından hazırlanmayan, siyasî otoritenin direktifiyle bürokratlara düzenlettirilip milletvekillerine imzalatılan önergeler, kamuoyundan gelen uyarılar dikkate alınmadan, sağlıklı bir çalışma ve müzâkere yapılmadan komisyondan geçirildi. Risalei Nur’un “kamuya mal edilmesi”yle “devlet tekeline alınması”na dair Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 47. maddesinin değiştirilmesi benzeri maddeler sokularak yoğun tartışmalar arasında alelacele oldu bittiye getirilerek Genel Kurula onaylatıldı.
Sonuçta, birbiriyle ilgisiz muhtelif ve farklı konulardaki maddelerin milletvekillerince yeterince incelenmeden apar topar doldurulmasıyla “çuval”a dönüştürülen “torba”, ne gerekçe gösterilen Soma fâciasının yaralarını sardı; ne de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın Meclis kürsüsünde “emeğin sömürüsü” diye yakındığı taşeronluk sorununu çözdü.
Kısacası, o “torba”, maden işçilerinin ve ocakların güvenliğine çözüm getirmediği gibi, kamu çalışanlarının sosyal güvenlik, çalışma hayatı ve toplu sözleşmelere dair sorunlarını da bizzat Bakanın “âcilen yeni yasa ihtiyacı” ikrarıyla da ifade ettiği gibi çözemedi…
HANİ “ARTIK ‘TORBA’ OLMAYACAK”TI?
Dahası, “torba”ya yargı sistemini etkileyecek yasalar eklendi. Özellikle özelleştirmelere ilişkin, devir işlemlerinin üzerinden beş yıl geçtikten sonra yargı kararı dahi çıkmış olsa işlem yapılamayacağı hükmü sokuşturuldu. Keza, belediyelerin elindeki taşınmazları; malları, binaları, tabiat ve kültür varlıklarını doğrudan bir vakfa/derneğe bedelsiz vermesinin önü açıldı.
Özetle, yolsuzlukların üzerini örtmek hesabıyla yasalar çıkarıldı. Ve “torba’nın son sürprizi” olarak cemaatlerin evlerinde/yurtlarında kalan öğrencilerin câzip imkânlarla devlet yurtlarına çekilmesi maddesi eklendi.
“Torba yasa” usûlsüz usûlünün, özellikle Anayasaya ve İçtüzük hükümlerine açık aykırılığına karşı, son “torba tasarısı”nın yasalaşmasından sonra Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü, bundan sonra torba kanun çıkarılmayacağını açıkladı. “Torba ismini kullanmak istemiyoruz. Bunu literatürümüzden çıkaracağız inşallah. Bundan sonra bu kadar maddeli bir yasayı umarım görmeyeceksiniz. Sayın Başbakanımızın tâlimatı budur” dedi.
Çok maddeli yasa tasarıları yerine sadece o işle ilgili tasarıları getirmeye gayret edeceklerini bildirip, “Yoksa her kanunun bir maddesini değiştiren ve maalesef haklılık payı da olan ‘torba’ gibi bir lâfı yasama literatürümüzden çıkaracağız inşallah” diye konuştu. “Artık bu kadar çok maddeli tasarılar Meclis’e gönderilmeyecektir ve bir torba yasa çalışması veya hazırlığı içinde değiliz” teminatını verdi.
Ne var ki, gelinen noktada siyasî iktidarın verdiği sözü tutmadığı, muhalefetin bütün uyarılarına ve kamuoyundan gelen bütün çağrılara rağmen siyasî iktidarın “torba”dan vazgeçmediği görülüyor.
Son haftalarda hükûmet bu kez “madenlerde denetimi özelleştirme” amacıyla yine Meclis’e sunduğu “Maden Yasası ve Bazı Yasalarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa” tasarısını da taraflarla tartışılmadan “torba yasa” tekniği ile çıkarmaya çalışıyor.
64 “TORBA YASA”YLA 2 BİN 994 MADDE
Gerçek şu ki, Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu gibi yasalarda değişikliklerin temel kanun şeklinde yapılması gerekirken, her “torba”ya onlarca, yüzlerce madde sokuşturularak kanunlaştırılmasının, hukuk mantığına uymadığı, hukukçularca belirtiliyor.
Millî eğitim-kültür, adâlet, anayasa, sağlık, çalışma gibi birçok farklı komisyonu ilgilendiren maddelerin ilgili komisyonlarda görüşülmeden sıklıkla ham olarak genel kurulun önüne dayatılarak oylanmasının, yasama tekniğine ve ciddiyetine uymadığı kaydediliyor.
Doğrusu, son 12 yılda Meclis tarihinde başka örneğine rastlanmayacak bir biçimde 150 kez “torba kanun” yöntemine başvurulması ve 2004’ten itibaren Meclis’e getirilen 64 yasayla 2 bin 994 maddenin Meclis’ten geçirilmesi, istisnai olarak kullanılması gereken “torba yasa” biçiminin âdeta genel kural haline getirildiğini gösteriyor. Ve AKP iktidarında “torba yasalar”la yasama görevinin çivisinin çıktığının, yasama yetkisinin istismarının boyutlarını ortaya koyuyor.
Hükûmet sözcüsünün söz verdiği gibi, siyasî iktidar yasama yetkisinin açık istismarı olan “torba” istimalinden artık vazgeçmeli…