Garip olan, öteden beri halka karşı MGK’nın işleyişinin demokrasiyle bağdaşmadığını söyleyip vesâyete itiraz edenlerin, “devletin gizli anayasası”nı olmayacağını belirtenlerin, MGK ile MGSB’de “iç düşman” ve “ulusal tehdit”i dercetmeleri.
Bir yandan “kırmızı kitap”tan ‘irtica’nın çıkarıldığı” propagandası yapılırken, diğer yandan güncellemeyle “din istismarı” ve “aşırı dinî örgütler” “tehdit” olarak yerine ikame edildikten sonra bu kez “paralel yapıyla mücadele” paravanında bir cemaat üzerinden bütün dinî cemaat, tarikat ve grupların izlenip fişlenmesine ve engellenmesine kapı açılması…
Önce Başbakanlık Uygulamayı Tâkip ve Koordinasyon Kurulu’nun bakanlıklara ve devlet kurumlarına gönderdiği “eylem plânları” konulu resmî yazışmaları ve birimlerin “geri bildirimler”iyle topyekûn tâkibat ve uygulamalar yapıldığı resmî belgeleriyle ortaya çıktı.
MİT raporlarıyla başta “Nurcu gruplar” olmak üzere birçok “dinî grub”un “iç düşman” kategorisinde “birinci düşman” olarak ele alınıp, çalışmaları “yıkıcı faaliyetler” kapsamında “terör örgütlerinden de öncelikli ele alınarak birinci derecede tâkip edilmesi” tamim edildi.
Keza Emniyet Genel Müdürlüğü, bütün teşkilâta yazı göndererek “millî güvenliği tehdit ettiği” gerekçesiyle “Nurcular”, “Nakşiler”, “Süleymancılar” ve “Kadiriler” başlıkları altında dinî cemaat ve tarikatları sıralayıp tâkiple haklarındaki istihbaratın bildirilmesini istedi…
VATANDAŞLAR DAMGALANACAK!
Peşinden özel dershaneler kapatıldı. Dönemin Başbakanı, miting meydanlarında “Çocuklarınızı abilere - ablalara göndermeyin!” çağrısında bulundu. Bizzat Bakan’ın ikrarıyla, “cemaat(lerin) evlerine ve özel yurtlarına alternatif olarak Gençlik ve Spor Bakanlığının “paralele karşı yurt atağı”yla Türkiye’nin dört bir yanında yeni yurt ihâleleriyle inşaatlarına ilâveten “kiralama yöntemi”yle devlet yurtlarının kapasitesi kat kat arttırıldı. (Sabah, 21.7.14)
Kısacası, “MGK kararı”yla, darbe ve ara dönemlerdekine benzer şekilde, dinî cemaat ve yapılar “hedef” alınarak itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Özellikle 17-25 Aralık yolsuzluk-rüşvet soruşturmalarından sonra Emniyetten yargıya, Millî Eğitim’den bütün bakanlık ve kurumlara başarılı kamu görevlilerinin “manêvî-dinî akımlarla mânevî irtibatı”nın fişlenmesiyle tasfiye furyası devam etti.
Bu arada Risale-i Nur’un “kamuya mal edilmesi” ve “devlet tekeli”yle basım hakkı gasbedildi.
En son Cumhurbaşkanı direktif verircesine “MGK kararı”nda yeni MGSB’ye “paralel yapı’yla mücadele”nin girmesiyle hükûmetin yeni uygulamalar yapacağını açıkladı. “Bu (yeni MGSB) aynı zamanda yargının elinde de önemli bir dayanak olacak, atacakları adımlarda önemli bir yeri olacak” diye konuştu. Ardından Türkiye’de ilk kez hâkimler sırf kararınlardan dolayı “paralelci” olarak suçlanıp tutuklandılar!
Tesbit şu ki, “eylem plânı” genelgeleriyle, antidemokratik ve hukuk dışı emr-i vakilerle cemaatlere ait binbir fedakârlıklarla kurulup yaşatılan yurtlara, vakıflara, hizmet birimlerine ve hatta mensuplarının müesseselerine, işyerlerine devletin el koymasına zemin hazırlanıyor…
Buna göre, yarın herhangi bir özel okula ya da dershaneye devam eden öğrenciler ve velileri “paralelci” ve “terör örgütü üyesi” diye fişlenebilecek. 28 Şubat “postmodern darbe” sürecinde olduğu gibi sırf okuduğu gazete, dinlediği-seyrettiği radyo-televizyon ve hatta devam ettiği sohbetten hareketle vatandaşlar “örgüt üyesi” olarak izlenip damgalanabilecek…
“CADI AVI” DEVRİ…
Yine bu sâikle, siyasî iktidarın kontrolünde olmayan vakıflar, hizmet dernekleri, yardım kuruluşları “terör örgütüne yataklık” isnadıyla faaliyetleri engellenip kapatılacak. Siyasî iktidara “biat etmeyen” gazeteler, televizyonlar, yayın organları “terör örgütü propagandası” iddiasıyla kapatılabilecek.
Görünen o ki, otuz beş bin emniyetçinin kıyım ve sürgüne uğratılması, yüzlerce emniyet müdürünün tutuklanıp cezâevine gönderilmesi, bürokrat ve memurların başka yerlere atanması, ellerindeki dosyalar alınıp yerleri değiştirilen savcı ve hâkimlerin açığa alınması, birçok şirketin devletçe inceleme perdesinde baskıya mâruz bırakılması, gazeteci ve medya yöneticilerinin hapse atılması örneklerinde açığa çıktığı gibi “paralel örgüt” ithamıyla kamuda ve özelde “cadı avı” devri başlatılacak.
Manisa Emniyet Müdürü’nün eğitim ve yardım derneklerini ‘teröre yardım’la suçlayıp basmasının akabinde iktidara yakın bir yazarın, son “MGK kararı”yla “kırmızı kitap” güncellemesini gerekçe gösterip açık açık devleti bir medya kuruluşuna el koymaya çağırması bunun çarpıcı tezâhürü.
Sahi, MGK’da dayatılan “yeni MGSB”yle yeni “iç düşman” icâdının, yeni yeni hak ve hukuk gasplarından başka ülkeye ve millete ne faydası olacak?