Yemen’deki iç savaş, İslâm coğrafyasındakj “hedef ülkeler”de mezhebî ve etnik unsurların kışkırtılmasıyla müdahaleye ortam oluşturma oyununu ele veriyor.
Afganistan’dan Irak’a, Mali’den Nijer’e, Nijerya’dan Libya’ya ve Suriye’ye uzanan fitne ateşi bu kez Yemen’de tutuşturuluyor. En son Husi kabilesi reisi Abdülmelik el-Husi adına “Şiî Ensarullah Hareketi”nin başkent Sana’yı ele geçirerek “Amerikan kuklası” dedikleri Cumhurbaşkanı Abdurrabu Mansur Hadi’yi alaşağı etmesiyle tırmanan çatışmaların ülkeyi uzun yıllar sürecek iç savaş bataklığına sürükleyeceği belirtiliyor.
Ve Amerikan desteğindeki Hadi’nin güneydeki liman kenti Aden’e kaçması ve Husilerin ülkenin tamamını ele geçirmeleri mümkün olmaması kargaşasında küresel ecnebilerin oyun alanı haline getirilen Yemen iç savaş ve yeniden bölünmekle karşı karşıya…
MEZHEP ÇATIŞMASI TUZAĞI
Görünen o ki, tıpkı Suriye’de olduğu gibi, Kızıldeniz-Umman denizi ile Aden Körfezi stratejik alanındaki Yemen’de Şiî-Sünnî çatışması kıskacında. İran’dan Lübnan’a, Körfez’den Ön ve Orta Asya’ya uzanan “Şiî bloku”yla “Sünnî kuşağı”nı karşılıklı tahrikle, İran ve Suudî Arabistan ekseninde uzun yıllar sürecek kanlı bir mezhebî savaşa ortam hazırlanıyor. “Büyük Ortadoğu projesi” kapsamında Pentagon’da çizilen İslâm dünyasını bölüp parçalama “büyük plânı”yla…
Gittikçe yaygınlaşan sokak eylemleri, çatışmalar, suikastlar, camileri hedef alan bombalamalar ve intihar saldırıları hep bu menhus maksada yönelik. Sana’da iki Şiî camiine Cuma namazında yapılan bombalı saldırıyla aralarında çocukların da bulunduğu 246 Yemenlinin katledildiği, 345’den fazlasının yaralandığı katliamı IŞİD’in üstlenmesi, Yemen’in içine itildiği dehşeti ele veriyor.
Ancak en dehşetlisi, Mısır ve Libya’da denenen, “Arap baharı”yla “kullanma miâdı” dolan “işbirlikçi diktatörler”i “yenileri”yle değiştirilme taktiğinin uygulandığı ülkede dört yıldır kışkırtılan çatışma ve terör bahane edilerek askerî operasyonda bulunulması.
ABD’nin lojistik ve istihbarat katkısıyla, 100 savaş uçağı ve 150 bin asker ile Suudî Arabistan’ın başını çektiği, başta savaş gemileriyle Mısır, Fas, Ürdün, Sudan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Umman ve Pakistan’ın destek verdiği “savaş koalisyonu”nun askerî operasyonuyla ülkenin yıkıcı yeni kıtal ve katliamlara sahne olması.
“Hedefe ulaşıncaya kadar savaş” çıkışıyla sinyalleri çakılan “kara harekâtı”yla ülkenin büsbütün çökertilmesi. Kısacası, Müslümanlar çatışıyor, istilâcı emperyal ecnebiler ellerini ovuşturuyor.
ANKARA ATEŞTEN UZAK DURMALI
Özetle, dış destekli müdahaleyle Arap Yarımadasında El Kaide’nin en güçlü yapılanmalarının merkezi Yemen’de iç savaşın derinleşmesiyle şiddet daha da azdırılıyor. IŞİD ve “cihatçı” örgütler güçlendirilip zıvanadan çıkarılıyor. Asimetrik tahrikle Şiî gruplar adikalleştiriliyor.
Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nden Jon Altman’ın “Asıl tehlike, Yemen üzerinden Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleriyle İran’ın savaşması” tesbiti bunun ihbarı.
“Bush dostu” BOP eşbaşkanı Yemen devrik liderinin bile Amerikan destekli askerî operasyonun barış ve istikrarı getirmeyeceği endişesi dikkat çekici.
Bir diğer çıkmaz, Ankara’nın Suriye ve Libya’daki gibi “taraf” olup bodoslama atlaması; Dışişleri’nin ateşi söndürmek yerine Yemen’e dış müdahaleyi savunması.
En çarpıcısı da, Cumhurbaşkanı’nın daha önce “ikinci evim” dediği komşu İran’ı “bölgeyi domine etmek”le suçlaması. Askerî operasyona her türlü lojistik desteğin verileceğini söyleyip, yangının üzerine benzinle gitmesi.
Gerçekten, onbinlerin katledildiği Libya müdahalesine, 250 binden fazla insanın öldürülüp milyonların perişanlığıyla ifna edilen Suriye’deki iç savaşa Türkiye desteği hangi barış ve istikrarı getirdi ki Yemen’e de getirsin?
Ankara, Türkiye’yi bölgede ciddî çıkmazlara, ağır faturalarla maddî ve mânevî zararlara uğratan, belâ getiren akıbetsiz politikalardan artık vazgeçmeli…