"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ve garabetli “yağma ve talân” itirafları

Cevher İLHAN
28 Ekim 2017, Cumartesi
Belediye başkanlarına “ya istifa, ya gereği yapılacak!” tehdidiyle “istifa etmedikleri takdirde ellerinde haklarındaki ‘dosyalar”ın tedâvüle sokulacağı” şantajı açıkça sırıtıyor.

Ve Belediye Kanunu ile seçilmiş başkanın “seçilme yeterliliğini kaybetmesi, görevini sürdürmesine engel bir hastalık ve durumunun yetkili sağlık kuruluşlarıyla belgelenmesi” şartı koşulurken, son dönemde ihdas edilen “metal yorgunluk” gibi belirsizliklerle hak ettikleri süreleri dolmadan “politik hesâplar”la görevden alınmaları garabetinin hiçbir demokratik, hukukî izâhı yapılamazken, iktidar cânibinden “talân ve rant itirafları” sürüyor. 

Bilindiği gibi, Cumhurbaşkanı daha evvel “Sadece beton, demir, tuğla yığınlarından oluşan yapılar yaylalarımızı, kıyılarımızı işgal etmeye başlamıştır” cümlesiyle “çarpık yapılaşmalardan, kişiliksiz projeler”den şikâyet edip “Müteahhitler yolsuzluk yapıyor. ‘Kazanmak istiyorum’ derken, şehre ihânet ediyorsun. İstanbul Boğazı’nı felç ettiler. Neden, Kararlı bir duruş sergilenmediği için” hayıflanmasında bulunmuştu. (gazeteler, 27.01.17)

Keza Çevre ve Şehircilik Bakanı Özhaseki, “Ankara’nın veya İstanbul’un en lüks semtlerinde, sahil kenarlarında gördüğü manzaralar ve ortalıkta dolaşan imar hikâyeler çok rahatsız edici. Bu müthiş bir sıkıntı. Adâlet duygusunu da sarsıyor” açıklamasıyla “tüm hırsızlıklar imardan geliyor” gerçeğini gündeme getirmişti. (İHA, 5.7.17; Habertürk, 14.7.17)

“ŞEHİRLERİN CANINA OKUMUŞUZ!” İKRARI

Bir çok belediyenin kentsel dönüşüm yaparken yanlışlıklar yaptığını belirten Bakan’ın, ‘’Türkiye’nin bir çok yerinde kentsel dönüşüm denildiği zaman bir çok belediye başkanı arkadaşımız ne yazık ki, oradaki binaları yıkıp yenilemeyi, yenilerken kendi içerisinde yoğunluğu iki misli arttırarak, yarısını müteahhide verip, yarısını da vatandaşa dağıtıp işin içinden pratik bir şekilde çıkmayı maharet sayıyorlar. İşin garip tarafı o yıktıkları yerler bir gün yıkılabilecek yerler iken, kendi yaptıkları o çirkin yerler 50 yıl, 100 yıl bir daha yıkılamayacak’’ cümleleri bu garabetin teyidiydi. 

Daha evvel Bakan’ın, “gecekodulaşma”yı 300 yıl geriye götürüp, çarpık şehirleşme ve riskli yapılaşmayı bütünüyle 1999 öncesine fatura etmesi bir diğer garabetti. 

Yine büyük şehirlerin etrafı çepeçevre gecekondularla dolmaya başladığını söyleyip, “Şu ortaya koyduğumuz mimarı tarz olsa olsa arabesk medeniyeti diyebiliriz. Koca koca cam binalar, yanında gökdelenler, onun yanında bakıyorsunuz bir tamirhane, onun yanında öksüz kalmış gibi bir tarihî eser. Yan yana iç içe geçmiş vaziyette” diye yakınması da. (gazeteler, 11.9.17)

Tam da  kamuoyunda “niçin istifa ettirildikleri” sorgulanan başkanların “rant ve yolsuzluk iddialarından kurtulmaları” hesâbına bu muameleye mâruz kaldıkları istifhamlarının arttığı süreçte, Cumhurbaşkanı’nın “Biz bu şehre ihânet ettik, hâlâ da ihânet ediyoruz” sözlerini değerlendiren Bakan’ın, bu kez on yılladır AKP’li başkanlarca yönetilen büyük şehirleri felç eden, ranta dayalı yağmacı, talâncı çarpık şehirleşme, dengesiz yapılaşmayla yapılaşma, arsa-arazi spekülasyonlarını muhalefete yüklemesi çarpıklığı sergilendi. 

Keza Bakan’ın, Manisa’da yapılan Kentsel Dönüşüm Çalıştayı’nda, “Parti uygun görmediği kişiler için ‘bir dakika’ deme hakkına sahiptir” diye belediye başkanlarının zoraki istifa ettirilmelerini savunup, “Cennet gibi bir vatanda yaşıyoruz. Ama kurmuş olduğumuz şehirler için bir isim takmak gerekse ‘arabesk medeniyeti’ desek doğru olur. En küçük şehirlerde bile 100 katlı gökdelen, yanında bir gecekondu. Tarihî eserlerin bulunduğu yerleri biraz koruyabilsek, her halde çok daha uygun bir şehir ortaya çıkarırdık. Kimliksiz şehirlere sahip olduk. Bilinçsizlikle şehirlerin canına okumuşuz” ifadeleri bir başka yönüyle intak-ı bilhak oldu. (Hürriyet, 26.10.17)

VAHAMETLİ TESBİTLER…

Ancak bütün bu garabetli ikrarlar tartışılırken en son İçişleri Bakanı Soylu’nun, İstanbul’da düzenlenen 9. Trabzon Günleri’nde Trabzon’da son yıllarda yükselen doğa ve imar talânı hakkında, “Şehrimizin doğasına zarar verdik mi? Evet, verdik. Kolay kolay bu risklere girilmez. Bize bırakılan yaylalarımızı maalesef gelecek nesillere bırakamamanın hüznü ve ıztırabı içindeyiz” sözlerini sarfetmesi daha da çarpıcı. (AA, DHA, 27.10.17)

Hûlâsa, Türkiye’de “ranta dayalı şehirleme”yle, rant ve çıkar ilişkisiyle çevre tahribatını ve kaosu tetiklediğini nazara veren kent bilimcisi Prof. Dr. Cevat Geray’ın, “Denizi doldurarak kazanılan rant alanları var, kıyılar kullanıma açılarak çevreyi tahrip ediliyor. Yüksek yapılar yüzünden sahilde perde oluşturuluyor” değerlendirmesiyle, “Üçüncü havalimanına gerek var mıydı meselâ? Atatürk Havalimanı ileride ranta, yapılaşmaya açılacak. Bunlar para yapacak yer görmeyi versinler! Halkı taktıkları yok. İmara açıp rantı paylaşmak dışında bir amaçları yok. Belediyeler Türkiye’de rantı engelleyici tedbirler alacaklarına, rantı paylaşmaya yöneliyorlar” değerlendirmesi garabetli vahametin tesbiti oluyor. (gazeteduvar, 29.7.17)

Okunma Sayısı: 3328
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Merak

    28.10.2017 19:46:22

    Bu nasıl bir davranış şekli Allah aşkına ülkeyi yönetenler herşeyi yanlış yaptıklarını sanki övünür gibi söylüyorlar ve hala ülkeyi yönetmeye talipler acıson

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı