Popüler politik gündemin hayhuyunda, resmî ve sivil kuruluşların raporlarıyla son yıllarda artıp yaygınlaştığı belirlenen uyuşturucu ve kötü madde kullanımı ve bağımlılığı felâketinin âdeta üstü örtülüyor.
Halbuki Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “2014 Türkiye Uyuşturucu Raporu”ndaki istatistiki veriler, uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığının ürkütücü boyutlara ulaştığını ortaya koyuyor.
Uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığının 2014’te yüzde 17 arttığına dikkat çekilen raporda, geçen yıl 648 kişinin doğrudan veya dolaylı olarak uyuşturucuya bağlı ölmesi, korkunç gerçeği ele veriyor. Özellikle uyuşturucu satıcılarının, bağımlılığı arttırmak için piyasaya sürdükleri bonzai kullanımının yüzde 38 artıp çoğu çocuk ve genç 400’den fazla kişinin can vermesi, bir diğer korkunç rakam.
Araştırmalarda, uyuşturucudan ölenlerin bonzai gibi kalbin durmasına ve eroin bağımlılarının yüksek dozda solunum yollarının tıkanmasına bakılarak, ölüm sebebinin âilelerine ve kamuoyuna “kalp krizi” ve “solunum yetmezliği” benzeri farklı gösterilmesiyle dehşet gizleniyor.
Emniyetin önceki “Uyuşturucu Madde ve Bağımlılığı Araştırma ve İnceleme Raporu”nda, müptelâ olanın krize girmemesi için günde en az iki kere mal almak zorunda kaldığı eroin ve keyfe keder alınan esrara ayda 600 lira harcaması, bir başka açıdan tehdidi su yüzüne çıkarıyor…
NARKO-TERÖR GERÇEĞİ
Yine uyuşturucu raporundaki bir diğer şok vakıa, bu süreçte terör örgütünün Doğu-Güneydoğu’nun bazı illerine bağlı ilçeler ve onlarca köydeki uyuşturucu ekim alanlarıyla ilgili. Bütün uyarılara rağmen bölgede uyuşturucu ekiminin yoğun yapıldığı, arazilerin üç kez programa alınmasına rağmen her seferinde ihâlelerin iptal edilip kadastrosunun yapılmadığı, bu yüzden ekim yapanların belirlenemediği, resmen vurgulanıyor.
Uyuşturucu ekim alanlarına müdahaleyi engellemek için örgütün tarlaların etrafını mayınlayıp tepe noktalara keskin nişancılar konuşlandırdığı, “çözüm süreci’nin zarar görmemesi” tâlimatıyla güvenlik güçlerinin çatışma riskiyle büyük çaplı operasyonlardan kaçınıp uyuşturucu tarlalarına ve depolarına müdahale etmediği, uyuşturucu ile mücadele kırılganlığının iç yüzünü açığa çıkarıyor.
Kısacası, terör örgütünün uyuşturucu ekiminden milyonlarca dolar kazanmasına seyirci kalınması, Türkiye’nin narko-terör gerçeğini deşifre ediyor.
Uzmanlar, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları sonrasında, “paralel devlet” perdesinde alanlarında ihtisaslaşmış 34 bine varan emniyetçinin sürgün ve kıyıma uğratılıp görev yerlerinin değiştirilmesinin poliste suç örgütü hâfızasını yok ettiğini belirtiyorlar.
Suçların bu raddeye gelmesinde, uyuşturucu üretimi, trafiği, satımı ve kullanımının bu oranda yükselmesinde, merkezde ve taşrada narkotik suçları tâkip eden ihtisaslaşmış deneyimli narkotimlerin görevden el çektirilip dağıtılmasıyla oluşan denetimsizliğin ve boşluğun önemli payı olduğunu bildiriyorlar.
Bu durumda, narkotik birimleri, uyuşturucu ekimi ve tâcirleriyle temelden mücadele yerine, daha çok sokaklardaki uyuşturucu satıcılarının, torbacıların peşine düşmekle kalıyor. Ancak bunda da başarısız kalınıyor. “2014 uyuşturucu raporu”nda, “Tezgâhlarda sıra var, adamlar neredeyse ‘acele etmeyin, herkese yetecek kadar mal var’ diye konuşuyorlar” raddesine gelindiği yer almış...
ÂCİLEN KALICI TEDBİR
Hülâsa, düşülen vartada, topyekûn toplum zehirleniyor; gençler, çocuklar, iman zaafıyla, inkârcı felsefeden türeyen inançsızlık ve kültürle bulaştıkları kötü alışkanlıkla bu suçlara teşne hâle getiriliyor.
Uyuşturucu illeti, ilkokul sıralarına inmiş, okulları tehdit ediyor, lâkin Millî Eğitim hiç oralı değil. hükûmetin bu fecaate hâlâ ciddî önleyici bir tedbiri yok.
Hatırlanacağı üzere, daha önce Başbakanlık’ta düzenlenen ‘Uyuşturucu İle Mücadele Yüksek Kurulu’ toplantısında Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsü, uyuşturucu ve türevlerinin çok genç yaşlarda çocuk ve gençleri kontrolsüz hale getirerek hayatına son verebilecek bir tehlike ile karşı karşıya getirdiğinden yakınmıştı. Türkiye’nin “transit ülke” konumundan çıkarılıp “hedef ülke” haline getirildiğini ikrar etmişti. Ancak alınacak tedbirler ve çalışmalar için, Başbakan’ın önerdiği “uyuşturucu şûrâsı”nı adres verip, 2013-2018 Ulusal Uyuşturucu Politika ve Strateji Belgesi ile 2013-2015 Ulusal Uyuşturucu Eylem Plânı hazırlandığını söylemiş; bonzai türü uyuşturucu maddelerin yaygınlaşmasını metruk binalara ve virânelere bağlamış; bunların yıkılacağını ifâde etmişti.
Oysa senede bir düzenlenecek toplantılarla uyuşturucu illetiyle mücadele edilmez. Hükûmetin/devletin, şikâyeti bırakıp çocukları, gençleri ve halkı âcilen bu afetten koruyacak kalıcı yasal ve maddî önlemlerin yanısıra âcilen köklü mânevî tedbirlerin alınması gerekiyor…