Öncelikle, cirit atan ecnebi istihbarat servislinin palazlandırdığı çatışan onlarca örgütün binlerce militanı yol geçen hanına dönen sınırdan sızıp, sınır illerinden büyük şehirlere terör eylemleri ortamı oluşmasına fırsat verdirdi.

Küresel güçlerin “büyük Ortadoğu projesi (BOP) benzeri bölge üzerindeki hegemonya ve çıkar hesâpları üzerine kurulu “ortak projeler”le, Irak ve Suriye’de olduğu gibi etnik ve mezhebî fayı tahrikle toplumu kamplaşma ve kutuplaşmaya sürükledi.

Ancak, düşülen vartada yıllardır inadına dayatılan yanlışların bütün vebâlini önceki Başbakan Davutoğlu’na yıkıp işin içinden çıkılmaya çalışılırken yeni yanlışlara giriliyor. Serâpa zararlı “Suriye politikası”ndan vazgeçme sinyalleri verilirken, Suriye’ye askerî müdahale, Türkiye’yi yeniden ciddî sıkıntılara ve açmazlara itiyor…

İÇTE ONCA MİLİTAN DURURKEN…

Bu arada başta IŞİD ve PKK olmak üzere tırmanan terörle ilgili muhalefetin Meclis’te araştırma ve soruşturma komisyonlarının kurulması önergeleri ve tedbir önerileri iktidar partisince reddedildi. Terör kıvılcımlarının Türkiye’ye sıçrayacağı uyarıları ne yazık ki siyasî mülâhazalarla dinlenmedi.

Cerablus operasyonunun amacı, “Suriye’de Türkiye’nin yanıbaşındaki bölgenin IŞİD’in vurulup militanlarının sınırdan uzaklaştırılması” olarak belirtiliyor.

Oysa daha Türkiye’nin içi temizlenmiş değil. Vakıa şu ki, Ankara’nın baştan beri ikazları dinleyip Şam’ı dışlayarak Suriye’deki radikal grupları, silâhlı muhalefeti muhatap almasıyla canavarlaşan terör örgütleri bu ülkede olduğu gibi Türkiye’de terör eylemlerini arttırdılar.

Ne var ki, IŞİD mahreçli terör tehdidinin devam ettiği kaotik ortamda canlı bombalarla, Türkiye’yi yangın yerine çevirmesine karşı içte yeterli önlem alınmazken, Türkiye ne olacağı bilenmeyen sonu meçhul Suriye çıkmazına sokuluyor.

Hedefin, Gaziantep-Karkamış’ın karşısında Cerablus bölgesinde Doğu-Batı yönünde 98, derinliği 45 kilometrelik alana çöken IŞİD’i uzaklaştırmak; keza Nusaybin ile Afrin arasına Cerablus kantonunun eklenmesiyle Türkiye sınırında “Kuzey Suriye koridoru”nda “Rojova - (Batı Kürdistan)”a zemin hazırlanmasını önlemek olduğu ileri sürülüyor. Ve bu plânla, sözkonusu bölgede “güvenli/tampon bölge” oluşturulması senaryosundan bahsediliyor.

Lâkin, “Suriye’ye müdahale koalisyonu”nda en yakın müttefik Amerika’nın açıkça karşı olduğu mevzubahis Cerablus - Azez hattında “tampon/güvenli bölge”nin nasıl korunacağı hâlâ muamma.

İÇ SAVAŞ TUZAĞINA ÇEKİLMESİ!

Bundandır ki, “tampon bölge”, bir başka ülkenin topraklarını ihlâli ve işgali anlamına geliyor. Şimdilik göz yumulsa da, uluslar arası meşruiyeti ve BM kararı olmayan emr-i vakinin ileride Türkiye’nin başını ağrıtacağı uyarıları yapılıyor.

Diğer El Kaide örgütleri gibi hiçbir büyük çoğunluğu yabancı militanlardan oluşan, menhus ifsad şebekelerinin mâmulü ecnebilerin bölge üzerindeki plânlarla alandan alana kayan IŞİD üzerinden Türkiye’nin Suriye iç savaşına çekilmesi tehlikeli tuzağıyla karşı karşıya.

Nitekim, Amerikan Dışişleri Bakanı’nın Ankara’da Fırat’ın batısında IŞİD’in çıkarıldığı Arap ve Türkmen ağırlıklı Menbiç’e çöken PYD/YPG’nin kentten çekileceği vaadine ve hatta örgütün “çekildiği” duyurusuna rağmen, bağlı unsurların Fırat’ın doğusuna çekilmemesi üzerine Türkiye’nin topçu atışıyla vurma durumunda kalması bölgedeki karmaşa ve kargaşayı ele veriyor.

Gerçek şu ki, Saddam’ı tahrik edip Kuveyt’e sokarak Irak’ı vahim felâketlere duçar eden emperyal güçler, “işleri” bitince yarın yüksünmeden Türkiye’yi de Suriye ateşi çemberinde yüzüstü bırakırlar.

Bunun içindir ki, Ankara bataklığa saplanmaktan sakınmalı.

Özetle, IŞİD-El Nusra’dan PYD/YPG’ye birçok örgütün kıyasıya çatıştığı bölgede Türkiye vahşi iç savaşının parçası olmadan “Suriye girdabı”ndan bir an evvel çıkmalı.