Hiçbir demokraside benzerine rastlanmayan, resmî ideoloji cenderesindeki ders müfredatı, uzman öğretmenlik, derslik, personel, bütçe ve KPSS ve alan sınavını veren 450’den fazla öğretmenin atanamaması ve binlerce öğretmenin sorgusuz - sualsiz yargısız ihracı gibi kronik eğitim sorunları, yine “müfredatta Atatürkçülük” tartışmasına boğduruluyor.
Öncelikle AB’ye taahhüd edilen, demokratik eğitim standartlarına göre ilk ve orta öğretimde meslekî ve teknik eğitime ağırlık verileceği, rehberliğin etkin hale getirileceği taahhüdü tutulmamış.
Demokrasiyi katleden darbe anayasasının dibâcesindeki “hiçbir faaliyetin Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğin karşısında korunma göremeyeceği” ibâresinden 42. maddesindeki “eğitim ve öğretimin, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda yapılması”nı dayatan hükmüne ve yine darbe ürünü YÖK yasasına kadar, tüm darbe mevzuatı bugün de yürürlükte.
Kısacası, Erdoğan’ın AKP Genel Başkanı olarak ilk AKP hükûmetinin kurulduğu 16 Kasım 2002’de millete deklare edip vaad ettiği “Âcil Eylem Plânı”nda, daha sonra bütün seçim bildirgelerinde ve hükûmet programlarında taahhüd edilen “eğitim ve yüksek öğretim reformu yapılmamış;” 15 yıldır günübirlik, temel sorunları öteleyen, avutucu ve oyalayıcı makyajlarla yetinilmiş.
DEMOKRATİK EĞİTİM REFORMU SAVSAKLANIYOR
Mesela, AB standartları çerçevesinde sür’atle yapılacağı teminatıyla, üniversitelerin idarî ve akademik özerkliğe kavuşturulması için, darbe ürünü YÖK’ün bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi sâdece yüksek öğretimde koordinasyonu ve akademik eşgüdümü sağlayan bir akademik kurul haline getirilip yapılandırılarak tâdil edileceği anayasal-yasal düzenlemeler yapılmamış. Dahası, YÖK’ün yetkileri katmerleştirilerek son OHAL KHK’sıyla rektör seçimleri doğrudan Cumhurbaşkanı’nın uhdesine verilmek suretiyle eğitim daha da antidemokratik hale getirilmiş.
Her defasında, “müfredatın düzeltileceği” ve “ders kitaplarının ideolojik saplantılardan arındırılacağı” vaadlerine rağmen; “laiklik” paravanında dinî değerleri tezyif eden okuma parçaları, resimler, figürler hâlâ duruyor. İlgililerin ifadesiyle “Hâlâ çok yanlış fahiş hatalar var. Hâlâ tumturaklı ifâdelerin yer aldığı “Kemalist resmî ideoloji” muhtevalı ders müfredatı duruyor.
Yeni eğitim yılı başında, Türkiye’nin millî eğitim meselesi, yine medyatik dezenformasyonlarla okul servisleri konusuna odaklandırılırken, bazı mahfillerin çarpıtmasıyla “Atatürkçülüğün müfredattan kaldırıldığı” şamatasıyla işin iç yüzü örtülmek isteniyor.
Oysa AKP iktidarında her defasında iddia edilen “eğitim reformu”yla, Türkiye’nin aday olduğu AB’nin demokrasi, özgürlük ve temel hak ve hürriyetlerle uzlaşmayan “ideolojik Kemalist felsefe”yle hazırlanan müfredatın devam ettiği, dahası “müfredatta Atatürkçülüğün arttırıldığı” Millî Eğitim (eski) Bakanı’nın “Atatürkçülük yüzde 40 arttırıldı” açıklamasıyla tescil edilmişti.
“FİZİK’TEN GEOMETRİ’YE ATATÜRKÇÜLÜK VAR”
Vakıa şu ki, 12 Eylül darbesi anayasası ile “devlet ideolojisi” haline getirilen “Atatürk ilke ve inkılâpları” cenderesine sokan “müfredat” devam ediyor. Fen ve teknoloji derslerinden çevre ile ilgili konulara, matematik dersinde “Atatürk’ün geometri alanında verdiği eserler”den din kültürü ve ahlâk bilgisinde “Atatürk’ün dinle ilgili görüşleri”ne,“Yurttaşlık Bilgisi”nden “Sağlık Bilgisi”ne kadar ders kitapları “ilke ve inkılâplar”a göre hazırlanıyor.
“Müfredatta Atatürkçülük kaldırıldı” iddialarına karşı Milli Eğitim Bakanı’nın sözleri de Atatürkçülüğün aynen devam ettiğini ortaya koyuyor.
Yeni İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi dışında, zorunlu hale getirilen “Beden Eğitimi ve Spor Dersinde Atatürkçülüğün olduğunu, Atatürk’ün sözleriyle spor ve sporcuya verdiği değerir açıklandığını, posterler hazırlanıp ilgilendiği spor dalların tanıtıldığı”nı söyleyen Bakan’ın, Coğrafya’dan Çağdaş Tarih’e, Fizik ve Kimya’ya; Matematik’ten Geometri’ye “Atatürkçülüğün” konulmasının büyük kazanım olduğunu vurgulaması; Türkçe ve Hayat Bilgisi’nden Görsel Sanatlar’a ve “Atatürk’ün Türk tekstiline katkıları”ra, Müzik’te Atatürk’ün sevdiği şarkı ve türkülere kadar ilkokul birinci sınıftan lise sona “Atatürkçülüğün” telkin edildiğini anlatıyor. (AA, 8.9.17)
Ve ne yazık ki, demokratik eğitim reformu yerine, “Kemalist felsefe”yle hazırlanan milletten kopuk müfredat tartışması arenasında, OECD eğitim endeksinde Türkiye’nin sondan dördüncü sırada kalan Millî Eğitim’in devâsa sorunları medyatik propagandalarla çarpıtılıyor; kamuoyu yanıltılıyor.