Türkiye’de son yıllara damgasını vuran gündemlerden biri de iş kazaları. Gün geçmiyor ki ölümlü-yaralanmalı bir iş kazası olmasın.
Ne var ki, Türkiye’nin gerçek ve acı gündemi, siyasî atışma ve tartışmaların arenasında çoğu kez siyasî hesaplar uğruna karambola getiriliyor.
Bilindiği gibi, 301 maden işçisinin can verdiği Soma fâciası sonrası, madencilerin mağduriyetlerini gidermek, maden işçilerinin ve ocakların güvenliğini sağlamak, kamu çalışanlarının sosyal güvenlik, çalışma hayatı ve toplu sözleşmelere dair sorunlarını çözmek maksadıyla çıkarılan “torba yasa”dan sonra da iş kazaları arttı; iş sağlığı ve güvenliğindeki zâfiyetler duruyor.
Zira günü kurtarmak kabilinden yarım yamalak çıkarılan “torba yasa”, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın sanki 12 yıldır iktidarda değillermiş gibi, Meclis kürsüsünde yakındığı ne “emeğin sömürüsü” taşeronluğu, ne de yaşam odaları gibi madencilerin sorunlarını çözmedi. 18 işçinin vefat ettiği Ermenek’ten sonra şikâyet ettiği işverenin “çok para kazanma hırsı”nı gidermedi.
Bakanlığın resmî rakamlarıyla, Türkiye’nin maden kazaları ölümlerinde dünyada ilk sıralarda yer almasının temel sebeplerinin başında, iş sağlığı ve güvenliği eksikliği ve denetimsizlik geliyor.
Bundandır ki, seçim öncesi yeni “torba”ya “madenlerde denetimi özelleştirme” amacıyla “maden yasası”nı yeniden sokuşturuyor. Oysa iş sağlığı ve güvenliği uzmanı deneticilerinin maaşlarını işverenden alması, işverenin denetleyici elemanların ücretlerini istediği gibi takdir edip istediği zaman işten çıkarması, denetimsizliğe yol açıyor. İşveren baskısı altındaki iş denetim uzmanı işverene rağmen işyerini özgür kanaatiyle denetleyemiyor, raporunu doğru dürüst yazamıyor…
BAKANLIĞIN VERİLERİYLE VAHAMET
Oysa dünyanın en büyük kömür üreticisi Almanya’da özellikle önemli bir sektör olan madenler özleştirilmeyip kamu kuruluşu olarak bırakılmış. Zira maden ocaklarının özelleştirilmesi halinde bütün denetimlere rağmen işin içine rant hesabının gireceğinden kazaların artacağı gerçeği göz önüne alınmış. Bu tedbirle Almanya’da maden ocaklarındaki iş kazalarında işçi ölümlerini âdeta sıfırlanmış.
Tesbit şu ki, dünyanın en büyük kömür üreticilerinden Çin’de 100 milyon ton başına düşen ölüm sayısı 2013’te 37’ye, Amerika’da 1 ile 6 kişiye düşerken, Türkiye’de 700’ü aşıyor. Son 10 yılda Almanya’da sadece 3, İngiltere’de 44 madenci ölürken, 2003-2014 arasında Türkiye’de maden kazalarında 1215 maden işçisi ölmüş. Türkiye’nin milyon ton taş kömürü üretimine düşen ölüm sayısı Çin’den 6 kat, ABD’den ise 361 kat daha fazla. Maden kazasında son 91 yılın rekoru kırılmış.
Türkiye’nin iş kazaları ve iş sağlığındaki kırılganlığı maden ocaklarındaki kazalarla kalmıyor. Her ne kadar özellikle siyasî iktidar cânibince gürültüye getirilse de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2014 yılı raporu, Türkiye’nin temel problemlerinden olan iş kazaları ve iş güvenliği sorununun sürdüğünün ve önlemlerin yetersizliğinin âdeta itirafı. Bakanlığın verileriyle, geçen yıl yurt genelindeki iş kazalarında bin 570 işçi hayatını kaybetmiş, 214 bin 101’i yaralanmış; böylece Türkiye iş kazaları bir defa daha en üst sıraya yerleşmiş.
Yine 2002-2013 yılları arasında iş kazası geçiren 1 milyon 921 bin sigortalıdan 13 bin 510’in ölmesi ve başhekim onaylı iş göremezlik raporu alan sayının 2002-2014 yılları arasında 15 milyon 519 bin 496’a varması, işçiyi koruyucu sağlık ve güvenlik mevzuatı kağıt üzerinde kaldığını gösteriyor.
AVRUPA BİRİNCİSİ, DÜNYA İKİNCİSİ!
Bu arada İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi tarafından hazırlanan 2014 yılı iş cinâyetleri raporuna göre, en son 2014 yılında iş cinâyetlerinde en az 1886 işçi can vermiş.
29 işçinin meslek hastalığı, inşaatta 423, madende 386 ve tarım işkolunda 309 işçinin hayatını kaybetmesi; diğer yandan trafik/servis kazasıyla 421, zehirlenme/boğulmayla 395 ve düşme nedeniyle 298 işçinin hayatını kaybetmesi, iş sağlığı ve güvenliğinin vahametini deşifre ediyor. Keza iş kazalarında ölenlerin 54’ünün çocuk, 132’sinin kadın, 53’ünün göçmen ve 331’nin emekli ya da emeklilik çağında çalışan olması, Türkiye’deki çalışma hayatının muallel durumunu ele veriyor.
Özetle Türkiye’de iş kazaları “iş cinâyeti”ne dönüşmüş. Türkiye’de saatte iki işçi iş kazalarında can vermesi, son 10 yılda 10 bini aşkın işçinin iş kazalarında ölmesi, fecaati gösteriyor. Bunun içindir ki Türkiye’nin AB standartlarında, Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) esaslarına uygun iş güvenliği yasalarıyla iş sağlığı ve güvenliğinı güvence altına alması gerekiyor.
Aksi halde, apartopar doldurulan yamalı “torba yasalar”la, yandaşlara rant dağıtan kayırıcı ihâlelerle, yetkililerin yıllardır yakındıkları iş kazalarındaki işçi ölümlerinde Türkiye’nin “dünya ikincisi” ve “Avrupa birincisi” fecaati devam eder...
Yazık değil mi?