Kamuoyunun partilerin aday listelerine yoğunlaştığı seçim sürecinde skandal rehine olayındaki garabetler dikkat çekici.
Öncelikle, savcının cenâzesiyle beraber iki teröristin öldürüldüğü skandal rehine olayına, yüzleri açık teröristlerin kimliklerinin tesbitinin saatlerce sürmesi, odanın duvarının fünye patlatılarak yıkılması üzerine savcının teröristlerce vurulması, internetin kesilmemesi, üç dakikada bitmesi gereken operasyonun 20-25 dakika sürmesi soru işâretlerini arttırıyor.
Asıl garabet, hapisten yeni çıkmış aranan bir teröristin silâh ve bombalarla binaya girip rahatlıkla sözde en iyi korunan adliyeye girip koridorlarında serbestçe dolaşması.
Ancak “içeriden silâh sesleriyle müdahale edildiği” iddiasına mukabil, en son gelen “emir” üzerine fünyeyle kapının patlatılmasına karşı teröristlerin “Uzaklaşın, yoksa öldürürüz” diye bağırmalarına rağmen bu kez kapı yıkılmak istenince içeriden bir el silâh sesinin geldiği ve âletle kapının kırılarak içeriye kurşun yağdırıldığı yönündeki iddialar, “rehine operasyonu”ndaki başarısızlığın ipuçlarını veriyor…
TERTİPLERİN AMACI SIRITIYOR
Ne var ki “büyük başarı” olarak lanse edilen vahim “başarısız operasyon”un sorumlularının sorgulanması, taşeron teröristlerin arkasındaki karanlık ellerin ortaya çıkarılması yerine, mesele siyasî tartışmaların malzemesi haline getirilip tahrik ediliyor.
Teröristin savcının şakağına silâh dayadığı “o fotoğraf” bahanesiyle “yayın yasağı”na uyan-uymayan medyaya “Başbakan’ın direktifi”yle camide akreditasyon uygulanıp bazı gazetelere “terör soruşturması” açılıyor.
Keza avukat cübbesi üzerinden iktidar mahfillerince mesele “avukat – terörist ilişkilendirmesi”yle saptırılıyor. Bütün suçun, iktidarın 2004’te çıkardığı yasalarla getirilen “özel güvenliği” üzerine yıkılması gibi çarpıklıklara başvuruluyor.
Kısacası, son dönemde “paralel” paravanında Erdoğan ve AKP’yi eleştirenleri izleme ve fişleme peşindeki istihbarat teşkilâtının açığa çıkan zâfiyetini nazarlardan kaçırmak adına rehine olayı saptırılıyor. Başarısız operasyonu eleştirenler “teröristlere destek”le itham ediliyor.
BAŞARISIZLIĞI ÖRTME HESÂBINA
Tesbit şu ki, seçim öncesinde karanlık mihraklar işbaşında. “Çözüm süreci”nin akamete uğratılmasının ardından “rehine olayı”yla “Alevi meselesi” kışkırtmasıyla bir kez daha “mezhep çatışması”na zemin hazırlanmak isteniyor. Türkiye’nin karışıp kargaşa ve kaosa sürüklenmesi komplosuyla yeniden “düğme”ye basılıyor. Öteden beri demokrasi ve özgürlüklerin önünü kesmede kullanılan “taşeron terör örgütleri” yine devrede.
Uzun namlulu silâhlarla ve bombalarla Emniyet Müdürlüğü’ne saldırıp çatışan ve birçok eylemden aranan Tuncelili kadın terörist üzerinden “Alevî-Sünnî ayrışması” ve “mezhep farklılığı”nın lanse edilmesi bunun sinyalini veriyor.
Neticede, “rehine hadisesi” araştırılmadan, ihmal ve acziyet soruşturulmadan, merhum savcının “Berkin Elvan davası” soruşturmasını yürütmesi üzerinden Alevilere yönelik kışkırtıcı yayınlar yapılarak, toplumun sinir uçlarına dokunuluyor.
Ve ne yazık ki, siyasî iktidar, hâlâ kamplaşma ve kutuplaşmadan siyasî rant devşirerek bir dönem daha koltukta kalma ve “başkan’lık sistemi” benzeri politik atraksiyonlar peşinde. Bu hesaplarla, “savcı operasyonu”ndaki güvenlik ve istihbarat fiyaskosuyla kriz yönetimindeki vahim başarısızlığı örtme komplosuna tevessül ediliyor…
Değer mi?