Türkiye’de terör meselesi yanlış eksende tartışılıyor.
Terörle mücadeledeki yanlışları eleştirenler, esaslı ikazlarda bulunanlar, iktidara ilişik kalemşorlarca derhal “hükûmet karşıtlığı” ve hatta “teröre destek”le suçlanıyorlar.
Oysa haklı ve samimî eleştiri ve uyarılardan ders çıkarılması lâzım.
Vakıa şu ki, son beş yılda “çözüm süreci”nde bir dizi yanlışlık yapıldı. Devlet ve istihbarat yetkililerini İmralı’ya, HDP milletvekilleri Kandil’e gönderilip “arabuluculuk” yaptırıldı. “Öcalan’ın mektubu” Diyarbakır’da milyonlara okutuldu.
Ocak 2012’de 34 PKK’lı militanının örgüt flâmalarıyla ellerini kollarını sallayarak Habur’dan geçişlerini sağlamak adına, başka illerden savcılar – hâkimlerle kurulan “çadır mahkemesi”nde, açık açık “pişman olmadıkları”nı söyledikleri halde, yedi dakika süren duruşmada teröristler Pişmanlık Yasası’ndan yararlandırılıp salıverildi. Otobüslerin üzerine çıkıp kent kent gezerek şov yapmalarına göz yumuldu.
ÇIKMAZA İTEN YANLIŞLAR…
Devamında Nisan 2013’te MİT mensuplarının İmralı’yla yürüttükleri “müzâkereler”de, terör örgütü silâh bırakmadan, “Öcalan’ın ve teröristlerin serbest kalması” anlaşmaları yapıldığı “İmralı tutanakları”nın deşifresiyle ortaya çıktı.
Son süreçte ise, terör örgütünün silâh ve patlayıcı depolayıp bölgedeki şehirleri “cephânelik” haline getirmesine, yol kesip kimlik kontrolü yapmasına, adam kaçırarak militan devşirmesine, şantiye basmasına, mezarlık açıp bayrak dikmesine ve hendek kazıp mahalleleri, kentleri “teslim” almasına uzun süre seyirci kalındı. Mülkî âmirlerin, güvenlik güçlerinin yüzlerce “operasyon izni talepleri”ne bizzat Cumhurbaşkanı’nın ikrarıyla, “İlişmeyin!” tâlimatı verilerek, kırsaldan kente bölge âdeta terör örgütünün hâkimiyetine bırakıldı.
Sonrasında ise bizzat Cumhurbaşkanı’nın “Çözüm süreci bitmiştir!” restiyle süreç çözümsüzlük akıbetsizliğine sürüklendi.
Gittikçe derinleşen çözümsüzlük girdabında, bir taraftan kırsaldan şehirlere, Doğu’dan Batı’ya terör eylemleri yeniden tırmandırılırken, PKK ile arasına mesâfe koyamayan HDP iyice dışlandı.
Ve 1 Kasım seçimlerinden sonra da HDP’liler için olduğu açıkça belirtilen “dokunulmazlıklar”ın kaldırılmasının ardından, başta iki eş başkanı olmak üzere partinin on milletvekilinin hüküm giymeden tutuklanmaları, başta Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere bölgedeki HDP’li belediye başkanlarının derdest edilip belediyelere kayyım atanması, süreci daha da çıkmaza itti.
TERÖRE İSTİSMAR MALZEMESİ
Tesbit şu ki, tarda Meclis’te milletvekillerinin başlarına bastırılarak derdest edildiği gibi, milletvekillerinin, seçilmiş belediye başkanlarının gece yarısı kapıları kırılarak apar topar gözaltına alınıp tutuklanmaları ciddî kırılganlıklara sebebiyet verdi, veriyor.
Düşülen vartada terör tırmanıyor. Türkiye, Suriye’deki iç savaştan türeyen IŞİD kaynaklı terörün yanısıra PKK’nın da kanlı terör saldırılarıyla karşı karşıya kaldığı bir kargaşaya duçar ediliyor. Sınır güvenliği olmayan, terör örgütlerinin kol gezdiği, sürekli terör tehdidi altında katliam gibi kanlı terör eylemlerinin olduğu bir “terör ülkesi” konumuna düşürülüyor.
Irak’ı işgal edip üçe taksimle parçalayan, 700 bin sivilin katledildiği iç savaş ve kaosla bölünmenin eşiğine getiren küresel mihrakların ve maşası-işbirlikçisi terör örgütlerinin de istediği zaten bu.
Terörle mücadelede artık beylik lâflarla, iç kamuoyuna yönelik siyasî söylemlerle konuyu geçiştirmek yerine köklü tedbirlerin alınması ve bunun için de öncelikle içeride birlik ve bütünlüğün sağlanması gerekiyor…