Başbakan’ın açıklamasıyla, 40 bin 29 kişinin gözaltına alınması, 20 bin 355 kişinin tutuklanması ve 5 bin 14 kişinin de kamu görevinden ihraç edilmesiyle kamuda 79.900 kişinin görevden el çektirildiği süreçte tırmanan terör kaygı verici.
Esasen terör belâsı, 7 Haziran 2015’ten sonra şehit düşen asker, polis, korucu sayısının 600’ü aşması, PKK ve IŞİD’in “canlı bomba” ve “bomba yüklü araç” patlatmalarıyla da 500’ü aşan sivilin katliyle zaten azmıştı.
Önceki hafta Şırnak, Diyarbakır ve Mardin’deki terör saldırılarında 7’si sivil 5’i güvenlik görevlisi 12 şehit ve onlarca yaralının ardından, hafta sonu Van, Elazığ ve Bitlis – Hizan’da sivil, polis-asker 13 vatandaş katledildi. 300’e yakın yaralı verildi.
TÂKİPTEKİ İSTİHBARAT ZAAFİYETİ
Haziran 2016’ya kadar son bir yılda Diyarbakır, Şanlıurfa-Suruç, Ankara, Bursa, Mardin ve İstanbul’da canlı bomba ve patlayıcı yüklü araçlarla yapılan on yedi şehir saldırısında 300’den fazla insan katledildi ve bine yakın insan da yaralandı.
Haziran sonu 45 kişinin öldürüldüğü, 250’e varan kişinin yaralandığı havalimanı saldırısının ardından, hafta sonu Gaziantep’te kına gecesi canlı bomba patlamasında 54 kişinin can verip 14’ü ağır 91’inin yaralanmasıyla son 14 ayda 1200’e varan sivil ve güvenlik görevlisinin katledilip binlercesinin yaralanması, kırsaldan kente terör dehşetini bir defa daha ortaya koyuyor.
Gaziantep katliamına dair, Cumhurbaşkanı’nın, canlı bomba hakkında “12-13 yaşlarında bir çocuk” açıklamasına karşı, Başbakan’ın “Henüz fâille ilgili bir ipucu bulunmuş değil” beyanı hem zirvedeki kopukluğu, hem de istihbarat zaafiyetini açığa çıkarıyor.
Ancak 103 insanımızın can verdiği Ankara Garı davasının iddianâmesinde yer aldığı gibi tamamen sivillere yönelik bir eylem olan son saldırıda Gaziantep’in üs olarak seçilmesi ve örgütün 150 elemanı canlı intihar bombacısı olarak eğittiğinin kaydedilmesi, Gaziantep katliamının arka plânını ele veriyor.
Vakıa şu ki, bol miktarda patlayıcı depolayan örgütün, yoğunlaştığı Gaziantep’te sadece gizli değil, açık alan yapılanması içinde olduğu resmî raporlara yansımış. 2012’den bu yana dernekler kurmuşlar, yüzlerce – binlerce vatandaşı alıp Suriye’ye göndermişler, eğitmişler; ve devşirdikleri elemanları Türkiye’ye canlı bomba olarak geri yollamışlar.
Hatta militanlardan bazıları yakalanıp ifâdeleri alındığı halde, yeniden serbest bırakılmışlar. Suriye’den Irak ve Afganistan’a uzanan coğrafyada gidip gelen elemanlar izlenmemiş, işledikleri suçlar tâkip edilmemiş.
Uzmanların tesbitiyle, bu konuda “dosyalar” oluşturulmuş; IŞİD’in başta Gaziantep olmak üzere 18 şehirdeki hedefleri; askerî hedefler ve polis merkezleriyle halkın toplandığı kalabalık mevkileri belirleyip fotoğrafladığı uyarıları yapılmış.
Ne var ki, her beş intihardan birinde çocukları istimal ettiği tesbit edilen örgütün yeterince tâkip edilemediği, etkin istihbaratla değerlendirilemediği; örgüt militanlarının kanlı terör eylemlerinin önüne geçilemediği olup bitenlerle ortaya çıkıyor…
SAPTIRMALARDAN SAKINILMALI…
Görünen o ki, Türkiye’yi sarsan kasırgada garip yanıltmalar ve manipülasyonlarla terörle mücadele de sulandırılıyor.
Oysa öncelikle canlı bombaların nasıl hazırlandığı, kimler tarafından getirildiği sorularının cevabı bulunup karanlık noktalar aydınlanmalı.
Gereksiz ve sansasyonel saptırmalardan sakınılmalı. Ve menfur terör katliamını yapanlar bulunup en ağır cezâ ile cezâlandırılmalı. Hepsinden önemlisi de, terörle başarılı ve doğru mücadele için öncelikle terör teşhisleri ve tesbitleri doğru yapılmalı.
Yoksa yine ülke ve millet kaybeder…