Davutoğlu’nun çekilmeye zorlanmasıyla iktidar partisinin olağanüstü kongresinde “yeni başbakan” olarak atanacak “yeni genel başkan” adayının belirlenmesi için “temâyül yoklaması” yapılıyor.
Yönetici pozisyonundaki teşkilât mensupları, il başkanları, il belediye başkanları, il genel meclisi başkanları ve büyükşehir belediye meclisi başkanvekilleri ile Genel Merkez Kurucular Kurulu, MKYK, Merkez Disiplin Kurulu, Merkez Demokrasi Hakem Kurulu ve Siyasi Etik Erdem Kurulu üyeleri ve mevcut milletvekillerinden oluşan yaklaşık 813 partilinin katıldığı “yoklama”, iktidara ilişik medyanın onca telkinine rağmen ciddîye alınmıyor.
Önceki AKP kongrelerinde genel başkan adayıyla parti yönetiminin ve her seçim öncesi milletvekili adaylarının tesbitinde olduğu gibi “sonucu önceden belli yoklama”nın da bir kıymeti yok.
Gerçek şu ki, yoklamaya katılan partililerin “Cumhurbaşkanı’nın görüşleri çok önemli” deyip peşinen “Cumhurbaşkanı’yla uyumlu genel başkan ve başbakan” arayışları, “yoklama”nın iddia edildiği gibi bir “istişâre” değil, Saray’dan “bildirilen” ismin “onaylanması” olduğunu açığa çıkarıyor…
“TEMÂYÜL”ÜN TAM TERSİ…
Her ne kadar “tabanın görüş ve kanaatlerinin alınması” olarak ifâde edilse de “yoklama”da tek adayla gidilecek kongrede kesin olarak Erdoğan’ın belirleyeceği ismin ön plâna çıkacağı, en başta “yoklama”ya katılan partililerce biliniyor.
Aslında bu durum, Saray’a yakın mahfillerce ve hatta Saray’ın “tâlimatı”yla dikte ettirildiği belirtilen ve “küresel güçlerin ülkemizdeki satrancında vezir görüntüsüne sahip basit bir piyonu” olarak itham edilen Başbakan’ın “biletinin kesilmesi sebepleri”nin ilân edildiği “Pelikan dosyası”nda yüksünmeden belirtiliyor.
“Hoca” dedikleri Davutoğlu’nun “kendi ekibi”yle, “Reis” dedikleri Erdoğan’a “komplo kurup kurban etmeye kalkıştığı” iddia edilirken “Temâyül yoklamalarında birinci Gül, ikinci Yıldırım, üçüncü Davutoğlu çıktı. Buna rağmen Reis Hocayı parti başkanı yaptı” yakınması, iktidar partisinde “temâyül yoklamaları”nın hiçbir kıymet-i harbiyesinin olmadığını, hatta çoğu kez temâyülün tam tersinin yapıldığını ele veriyor.
Yine sosyal medyadaki “Reis, Gül’ü başkan yapmadı. Yıldırım Reisçiydi, falsosu yoktu, başarılıydı, parti tarafından seviliyordu, ama yeterince karizmatik değildi, kukla muamelesi yapacaklardı. Reis, Yıldırım’ı da başkan yapmadı. Suriye meselesinde ‘6 ayda Esed devrilir’ dediği halde hâlâ Esed’in kalmasıyla pratikte genel olarak çuvallayan Hoca’yı Batı’yla ve paralellerle uzlaşmayacağı ve başkanlık sistemine argüman üretip destekleyeceği şartı ve beklentisiyle genel başkan yaptı” ifşaatı bunun ikrarı.
Keza 27 Ağustos 2104’teki “vefa kongresi” öncesi“temâyül yoklamaları”nda yüzde 76’yla Gül’ün birinci çıkmasına, ancak yüzde 1 civarında destek alan Davutoğlu’nun aradaki korkunç uçurama rağmen “seçtirildiği”, “Reis’in, ‘Temâyül yoklamalarını biliyorsun, seni ben başkan yapıyorum!” dediği deşifresi, AKP’de “temâyül yoklamaları”nın hiçbir değerinin olmayıp “mâlumu ilâm” kabilinde olduğunun itirafı…
ÂDETA “TOTO” OYNANIYOR
Özetle, siyasî mahfillerde, “Erdoğan kimi işâret edecek; Binali Yıldırım mı, Bekir Bozdağ mı, Berat Albayrak mı?” diye âdeta “3B totosu”nun oynanması, iktidar partisinde “temâyül yoklaması”nın tamamen içi boş propaganda olarak kaldığını gösteriyor. Delege, “bilgilendirme” adı altında “tepe”den gösterileni onaylamak durumunda kalıyor.
Tıpkı “12 Eylül Kongresi’nde MKYK’yı baştan son şekillendirmek isteyen Hoca’ya karşı, Reis’in tâlimatıyla 1353 delegeden 900’ünün imzası toplanıp Binali Yıldırım’ın devreye sokulmasında olduğu gibi.
Ya da Gül’ün eski başdanışmanı Ahmet Sever’in “Saray’dan işâret verilip hedef gösterildiği andan itibaren trol şebekesinin, yalan, iftira, linç, şantaj, tehdit, hakarete, dinin yasakladığı her yola dindar adı altında başvurulduğu” açıklamasındaki gibi. (gazeteler, 9.5.16)
Sonuçta, “tabanın ve teşkilâtın görüşü bizim için çok önemli” denilip tabanın ve teşkilâtın tercihinin dikkate alınmadığı “temâyül yoklamaları”nın hiçbir öneminin bulunmayıp bütünüyle bir mizansenden ibâret olduğu açık…