Trump’la telefon görüşmesinin akabinde CIA Direktörünün Ankara’ya gelişinin ardından Erdoğan’ın açıkladığı “Rakka hedefi”nin Türkiye’yi Suriye bataklığı tuzağına düşürme riskini iyice arttırdığı her gün daha da açığa çıkıyor.
Irak’tan ayrılma sinyallerinin yoğunlaştığı son süreçte, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani’nin Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine, “bölgedeki resmî sınırların artık biranlamı kalmadığını, bağımsızlık referandumu”nun hakları olduğunu” söyleyip, “Irak’ın üniter birdevlet olarak günleri sayılı; Irak ve Suriye’yi bütün tutmak artık mümkün değil, Bağdat bunu engelleyemez” çıkışı çarpıcı. (Gazete Manifesto, 25.2.17)
Ankara’nın öncelikle Irak gibi Suriye’yi de kuzeyden “Rojova koridoru”yla resmen parçalayan “savaş oyunu”na getirilmesi, Cumhurbaşkanı’nın “Kürdistan Bölgesi hükûmetini temsilen” davet ettiği Barzani’nin iki günlük Türkiye ziyaretinde daha da netleşti.
Daha evvel Irak merkezî hükûmetini by pass ederek Kuzey Irak petrolünün başta İsrail ve dünya piyasalarına pazarlanmasına aracılık eden Ankara’nın Bağdat’a rağmen “Erbil’e desteği”ni vurgulaması, beraberinde birçok istifhamı getiriyor. (AA, 26-27.2.17)
“KORİDOR” VE “TAMPON BÖLGE”YLE BÖLÜYOR
Bu açıdan Erdoğan’la kapalı görüşmenin “olumlu” geçtiğini ve herşeyi konuştuklarını belirten Barzani’yle görüşme sonrası, Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki kantonları kabul etmesi karşılığı Menbiç’in Peşmergelere bırakılacağı haberleri dikkat çekici.
“Plân”a göre, Türkiye ABD’nin yanı sıra Barzani yönetimi ile “stratejik ortak” oluyor. Türkiye’nin yardımıyla oluşturulan 7 bin kişilik “Rojava peşmerge gücü”, Suriye’de Kürt yoğunluklu bölgelere konuşlandırılıyor; bölgedeki enerji kaynakları dünya piyasalarına taşınıyor. (Hürriyet, 27.2.17)
Vaziyet ortada; Cumhurbaşkanı, 12-16 Şubat arasındaki Körfez turunda ortaya attığı Rakka operasyonu için, PYD/YPG’den vazgeçmeyeceğini defalarca deklâre eden ABD’yi iknaya çalışıyor; “Rakka’ya birlikte girelim” çağrısıyla Trump’un mutâbakat cevabını bekliyor.
Nitekim, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik’in “Türkiye, Fırat’ın doğusunda kalan PKK’ya dokunmaz” sözü doğrultusunda, Ankara ABD öncülüğünde Peşmergelere rol verilmesini isteyip ortak Rakka operasyonunu onaylıyor. Bu hesapla yeni ittifaklara, garip işbirliklerine gidiliyor.
Kısacası, Ankara’nın PYD/YPG ile işbirliğine karşı olduğu ileri sürülse de, “PYD koridoru”na ortam hazırlanıyor. Nusaybin’den Akdeniz’e 911 kilometrelik Suriye sınırında 90-95 kilometre enindeki Cerablus alanı hariç, söz konusu “Rojava koridoru”nun üçte ikisi kantonlarla tamamlanmış. Kantonlarınbirleştirilmesiyle Türkiye’nin yanıbaşındaki “koridor”la Suriye tefrikaya sürükleniyor.
ATEŞKES VE BARIŞI BOZAN AKIBETSİZ VARTA
Oysa, Fırat Kalkanı Harekâtı’nın amacı, PYD/YPG’yi Fırat’ın doğusuna itmek ve Kobani ile Afrin kantonları arasını kesmek olarak açıklanmıştı.
AKP iktidarında Ankara’nın, Amerikan politikalarına endekslenme ısrarıyla Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri gibi ABD cephesinde yer almaya teşne tavrı, Türkiye’nin “Moskova mutâbakatı”nın ardından “Astana görüşmeleri”nde varılan ateşkes ve barışı bozuyor.
Rakka operasyonunda PKK/PYD ile olsun olmasın ABD ile ortak hareket, daha birkaç hafta önce Suriye’de kalıcı ateşkes, sürdürülebilir barış ve istikrar için işbirliği ve garantörlük imzası atılan çözüm plâtformunu tahrip ediyor.
Hulâsa, Rakka operasyonuyla göz göre göre “Kuzey Suriye koridoru”nun kurulması, ülkenin “uydu devletçikler”le –tıpkı Irak’ın 36. paralelin kuzeyinden iftirakı gibi dörde parçalanması senaryoları sahneleniyor.
Yazık, çok yazık…