Gerçek şu ki, “gaddarâne Sevr’in makyajlanmışı olan Lozan Antlaşması’nın açık-gizli maddelerinde de Osmanlı bakiyesi Müslüman milletleri ırkî ve mezhebî ayrımlarla tefrika fitnesi güdülür.
Bunun içindir ki Bediüzzaman, Büyük Doğu Mecmuası’nın 29. sayısında yer alan yazıdaki İngiliz Murahhas Heyeti Reisi Lord Gürzon’un’un ikrarıyla “Türkiye’nin İslâmî alâkasını ve İslâm’ı temsil rolünü kendi eliyle çözmesi” hedefiyle, “mazisindeki ruh ve mukaddesatı kökünden ayırma” amacıyla kotarılan ve Türk Murahhaslar Heyetine müşâvir sıfatıyla sokulan hahambaşı Hayim Naum’u dayattığı bilgileri eserine iktibas ederek, “Lozan içyüzü”nü ve “gizli anlaşmanın entrikası”nı deşifre eder. (Emirdağ Lâhikası, 277-8, 286)
Tesbit şu ki, Irak’ı mezhebî ve etnik kotalarla resmen parçalayıp çökerten küresel güçlerin iç savaş bataklığına sürükledikleri Suriye’yi de aynı iftiraklarla parçalama oyunu aynı “menhus plân”a dayanıyor.
“Plân”, 100 yıl sonra yakın coğrafyanın ecnebi devletlerce dilimlenerek sınırların yeniden şekillenmesiyle aralarında paylaşılması. Bu maksatla bölge üzerinde oyunlar sahneleniyor.
Bugün Libya’dan Yemen’e başta “Arap baharı”nın uğradığı ülkeler olmak üzere Ortadoğu’daki toplumlar çeşitli desiselerle ihtilâfa sürüklenip çatıştırılıyor, ifsadlarla fiilen bölünüyor.
The Independent gazetesinin Ortadoğu muhabiri Robert Fisk’in, “Hepimiz Donald Trump ile (Kuzey Kore devlet başkanı) Kim Jong’un üçüncü dünya savaşı çıkarmasını beklerken, Ortadoğu haritasının önemli ölçüde, kanlı bir biçimde değiştiğini fark etmedik” yorumunun anlamı bu.
İFTİRAKLAR ADIM ADIM GELMİŞ...
Irak’ın işgal edildiği 2003 yılında Time dergisinde çıkan haritada, ABD, İngiltere ve İsrail’in, Yemen, Kuveyt, Ürdün, Suudî Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri ile Irak, Suriye, İran ve Türkiye’yi bütünüyle hegemonyalarına alma peşindeki küresel güçlerin egemenlik ve enerji hatları üzerindeki çıkarlarıyla “büyük İsrail’ tasarısı” bunun için çakıştırılıyor. (Arslan Bulut, Yeniçağ, 9.9.17)
İsrail merkezli Begin Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanı Edy Cohen’in “İsrail’in bağımsız Kürdistan’a ihtiyacı var” başlıklı yazısı bu “tasarı”nın ifâdesi.
Bu “tasarı”yla “Balkanlaştırılan” bölgede Bölgesel Yönetim üzerinden “referandum”la Irak’ın kuzeyinin koparılmasına ek olarak Suriye’nin kuzeyinin PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG üzerinden “özerk bölge” ve “federasyon” türü ayrımlarla Suriye’nin yanısıra Türkiye ve İran’dan koparılan topraklar üzerinde “büyük Kürdistan”la Ortadoğu’nun başına gâileler açacak büyük komplo kuruluyor.
Vakıa şu ki, Cumhurbaşkanı yine “Demek ki yanılmışız!” itirafıyla yakınsa da, daha üç yıl öncesinden Kuzey Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinin koparılması gündeme gelmiş.
Meselâ 21 Mayıs 2015’te ATV-A’da Haber’de M. Barlas “referandumun yapılacağı”nı söyleyen Barzani’nin ve bakanlarının “bağımsızlık ilânı”nı hatırlatıp, Erdoğan’a “Amerika’nın yeşil ışık yakması”nı sormuş.
Belli ki, “Birkaç hafta sonra Emevi Camiinde Cumayı kılacağız!” hülyalı “stratejik derinlik”ten yoksun vizyonsuz politikalarla, danışmanların “İki yıl sonra Kuzey Irak Türkiye’ye katılacak!” yanıltmalarıyla Ankara’dakiler Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de yanıltılıp vartaya düşürülmüş.
BÖLGESEL İŞBİRLİ, MÜSBET POLİTİKALAR
Bu bakımdan, Siyaset Bilimci Barış Doster’in dikkat çektiği gibi, önce Birinci Körfez krizinde Özal’ın Dışişlerini dışlayıp Kaya Toperi gibi bazı danışmanlar ve birkaç holdingle iş görmesiyle, ABD’nin Irak’a müdahalesine taraftar olmakla “bir koyup üç almak”la iştihar bulan hiçbir tezinin tutmamasıyla bu girdaba girilmiş (CNN, 20.9.17)
Son dönemde ise, Cumhurbaşkanı “Yanıbaşımızda yeni bir kriz ve çatışma alanına seyirci kalamayız” derken, Ankara Irak’ta olduğu gibi Suriye üzerinde de, iç savaşın kızışmasına katkı sağlayan basiretsiz politikaların çıkmazına saplanırken, oynanan oyunlara, bütün bölgeyi felâkete atan oldubittilere hep seyirci kalmış ve şimdi “ba’del harabi’l Basra” “kamuoyunun gazını alma” söylemleriyle olayı geçiştiriyor.
Oysa Ankara, söyledikten sonra yine geri adım sinyalleri verdiği “Bir gece ansızın gelebiliriz!” türü çelişkili ve uç çıkışlar yerine, uluslararası arenadaki global ifsada, “zâlimlerin satranç oyunu”na karşı, ortak inanç, tarih ve kültür temeli üzerinde başta Irak, İran ve Suriye olmak üzere bölge ülkeleriyle ortaklaşa yapıcı ve bütünleştirici müsbet politikalar izlemeli.